2000 yılında BBG programıyla bir anda ünlü olan Melih Değirmenci, programda birinci olduktan sonra bir albüm, iki dizi, üç televizyon programı yaptı. Ardından müzik eğitimi için Kanada’ya giden Değirmenci, aşçılık okuluna yazıldı. Şuan evli ve bir kız babası olan Değirmenci, İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde 9 aydır pide salonu işletiyor ve 20 kişiye istihdam sağlıyor. Yarışmaya katılmanın da, şuan pidecilik yapmasının da kendi tercihi olduğunu söyleyen Değirmenci, “Benim yarışma programında yaptığım ne bir şarkıcılık vardı ne bir sanatçılık vardı, ne bir yazarlık vardı, ne bir dizi oyunculuğu vardı. Ortaya çıkmış bir ürün yoktu. Ben her insanın normal hayatında yapmış oldukları sabah kalkmak, tuvalete gitmek, duş almak, uyumak, yemek yemek gibi eylemleri yaptığım için şöhret oldum. Bu eylemleri yapmak bir şöhret mi getirir? Hayır, bu eylemleri yapmak sadece medyanın gücü ile tanınmışlığınızı artırır. Şöhret ve tanınmışlık da denk değildir. Hayatını yaşadığın için şöhret olmazsın, sadece tanınmışlığın vardır. Ben şöhret olduğumu kabul etmiyorum ama tanınmış bir insanım. Biz herhangi bir şey üretmedik, bunun karşılığında bir şey beklemek de çok mümkün değil” diye konuştu.
“MEDYANIN KENDİNE ÇEKİ DÜZEN VERMESİ GEREK”
İstanbul’da kurmak istediği aile ortamını kuramayacağını anlayınca İstanbul’dan ayrılma kararı aldığını ifade eden Değirmenci, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hababam Sınıfı 1975’te çekildi. Hepimiz çok sevdik, oradaki insanları kendi ailemizden kabul ettik. Yıllar sonra hâla ‘şimdi sürünüyorlar’ diye haber yapılıyor. Bunu Hababam Sınıfı filminin içinde olan insanlara bile yaptılar. Medyanın bu konuda kendine çeki düzen vermesi gerektiğini düşünüyorum. Standart, güzel bir aile ortamını o ortamda bulamayacağımı bildiğim için bıraktım. Eğer bu mümkün olsaydı, magazin olaylarının dışında yaşayabileceğim bir ortam olsaydı belki bırakmayabilirdim.”
“AKILDA KALICILIK GÖNÜL BAĞIYLA ALAKALI”
BBG’den sonra realty şovların arttığını ve bu tür şovların popüler kültürün oluşturduğu programlar olduğunu savunan Değirmenci, şunları söyledi: “Bu programlar halktan insanları seçip, bunları yarıştırıp arasından birini seçmeye yönelik programlardı. Bu programlar görevini yapmıştır. Bu programlara katılan insanlar da görevini yapmıştır. Bu kadar program arasında akılda kalıcılık biraz gönül bağı ile alakalı.”