1958 yılında ağaç tornacısının yanında çırak olarak mesleğe başladığını anlatan Karalar, “1962-1963 yılları arasında susak kabağından süs eşyaları yapmaya başladım. O zamanlar Bursa'nın nüfusu 200 binken, bugün 3 milyon oldu. Yine de susak kabağı gereken rağbeti görmüyor. Eskiden susak kabağı üretimini bırakmış, ahşap hediyelik eşyaya dönmüştük. Bursa’da 3 milyon insan yaşıyor ama, bizim Tahtakale içindeki dükkanımızın varlığından kimsenin haberi yok. Üstelik de Bursa’da bunu üreten yok. Bundan sonra ancak bizim yetiştirdiğimiz, evlerinde amatörce çalışan insanlar bu mesleği emekli olduktan sonra devam ettirir. Biz burada susak kabaklarından takımların amblemlerini, avizeler, süs eşyaları yapıyoruz. Kafelerin, çay bahçelerinin süslenmesinde de kullanıyorlar. Deniz kenarlarındaki yerlere hediyelik eşyalar da üretiyoruz” dedi. Yaptığı işin belirli bir süresi olmadığını ve ne zaman bitirmek isterse o zaman bittiğini dile getiren Bedri Karalar, “Bu iş resim sanatı gibidir. Biz yapılan bir işi bitti dedikten sonra bitiyor. Yoksa devam etsek onun üzerinde uzun süre çalışabiliriz. Bazı kişilerden edindiğimiz bilgilere göre, Antalya’da 200-400 TL’ye satılan su kabağı süslerini biz burada 100 TL’ye satamıyoruz. Biz bunu hala tanıtamadık. Belediyelerin açtığı kurslardan gelen öğrenciler bizlerden malzeme alıyor, bu yüzden biraz işlerde hareketlilik oluyor. Onlara kurs da verdiğimiz oluyor” diye konuştu.Kabağın boyunun fiyatı etkilemediğini, işçiliğin önemli olduğunu anlatan Karalar, “Bir kabak çok büyük olabilir, onu 1 günde yaparız, 50-100 TL fiyat veririz. Küçücük bir kabağın üstünde 1 hafta çalışıp ona 500 TL de isteyebilir. Bu bizim elimizin emeği. Bizde zaman mefhumu yok. Beğenmediğimiz bir yer olursa, biraz daha uğraşıyoruz. Biz bitti dediğimiz zaman işlem bitiyor” ifadelerini kullandı. (İHA)