İstanbul
Türkiye’de elektrikli otomobillere olan ilgi gün geçtikçe artıyor. Bu ilgi, pazardaki satış rakamlarına gözle görülür şekilde yansırken, birçok yeni marka ilgiye karşılık Türkiye pazarına yeni elektrikli modellerini getirmeye devam ediyor.
Yollarda elektrikli otomobil sayısındaki artış, olası kaza durumlarında bu araçlarda sigorta ve kasko süreçlerinin nasıl işlediği sorusunu gündeme getirdi.
AA muhabirinin Türkiye Sigorta Birliği’nden (TSB) edindiği bilgiye göre, öncelikli olarak elektrikli araçların kasko sigortalarının içeriği, standart kasko poliçesinden farklılık gösteriyor.
Elektrikli araçlarda, özellikle bataryanın maliyeti ve ömrü, şarj edilme şekli, aksesuarları gibi unsurlar, sigorta poliçelerinin içeriğinin hazırlanmasını etkiliyor. Sigorta şirketleri standart kasko poliçelerinden farklı teminat türlerine ve şartlara sahip ürünleri müşterilerine sunuyor.
Pilin eskime, kapasitesinin azalması ve amortismanı, pilin araçtan bağımsız hasar görmesi, hatalı şarj ve yetkisiz servis bakımları için özel şartlar belirtilmesinin yanı sıra bu araçların özel şartlarda çekilmesi, kaza halinde patlamaması için deşarj yardımı, pilin bitmesi sebebiyle yolda kalma durumunda çekim hizmet kısıtları gibi alanlarda belirlenecek koşullar da poliçede yer alıyor.
Acentelerden detaylı bilgi istenmesi, şartların okunması önemli
Elektrikli aracın Türkiye yetkili distribütörü üzerinden ülkeye sokulmuş olması ve aracın tip tanımının belirlenmesi de önemli bir koşul olarak görülürken, tip onay kodu olmayan araçların sigortalanması, araç değer listesinde yer almayacağı için mümkün olamıyor.
Sigorta şirketleri, yetkili servis ağı olan ve onarım yeteneği bulunan markaların elektrikli araçlarının kaskolarını yapmayı tercih edebiliyor. Bu araçlar için bazı sigorta şirketleri elektrik ve yazılım arızaları durumları için yine özel kondüsyonlar belirleyebiliyor ve poliçede bunlara yer veriyor.
Elektrikli araç poliçesi için şirketlerin yetkili acentelerine gidilerek teklif alınması ve elektrikli araç ile ilgili özel şartlar hakkında acentelerden detaylı bilgi istenmesi, şartların okunması önemli. Özellikle asistans hizmet şartlarının araçların yolda kalma koşulları açısından değerlendirilmesi öneriliyor.
Elektrikli araçlarda ek poliçe maddeleri yer alıyor
Sigorta şirketleri, içten yanmalı motorlara sahip araçlara sundukları kasko poliçelerindeki tüm teminatları elektrikli araçlar için sağlamakla birlikte ek olarak bu araçların batarya, elektrikli motor, elektrikli aksesuarları gibi hususları da ek poliçe maddeleri ile düzenliyor.
Poliçelerde, elektrik arızası, yazılım arızası, kaza dışında pil hasarları, pillerin zarar görmesi, yetkisiz ve duruma uygun çekim yapılmaması, hatalı ve geçersiz bakım yapılması gibi konularda özel şartlar uygulanıyor.
Araçların pillerinin bakım ve onarımı, imhası özel bir çalışma gerektirdiği için bu başlıklardaki uygulamalar açıkça yazılıyor. Özellikle kaza ve arıza durumunda elektrikli araç muafiyetleri, teminat dışı haller ile çekim hizmet şartlarına primden daha çok dikkat edilmesi, bu tip araçlar için önem arz ediyor. Ayrıca yine bu araçların tamirhane ağlarının henüz içten yanmalı motorlar kadar geniş olmaması sebebiyle, yerinde şarj, sınırsız çekim gibi ek teminatlarla poliçe kapsamı genişletiliyor.
İçten yanmalı araçlara göre daha uygun fiyatlarla sigortalanıyor
Sigorta ve poliçede fiyatlandırma konusundaki farklılıklar kullanıcıların merak ettiği diğer bir konu.
Elektrikli araçların bedelleri yüksek olmasına rağmen, modern kaza takip sistemleri, sensörleri, otomatik sürüş özellikleri, daha dengeli yapılarının olmasının yanı sıra bu araçların daha düşük hasar frekanslarına sahip olması sebebiyle, sigorta şirketleri benzer değerdeki içten yanmalı araçlara göre daha uygun fiyatlarla sigortalıyor.
Araç sayıları arttıkça ve hasarlar büyük oranlara ulaşınca kasko ve sigorta fiyatlarının daha sağlıklı noktaya geleceği ön görülüyor.
Sorumluluk konusunda elektrikli araçlarla ilgili özel bir düzenleme yok
Kaza veya arıza durumunda, sorumluluk konusunda elektrikli araçlarla ilgili özel bir düzenleme ise henüz bulunmuyor. Otonom özellikleri olan, kendi yazılımları ile kaza önleme sistemi bulunan, yüksek teknolojili bu araçların sorumluluklarının arıza ve kaza durumundaki sorumlulukları dünyada da tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Araçların arıza ve kaza sebepleri, sorumluluğun kimde olacağı yönünde belirleyici rol oynamasının yanı sıra kazaya karışan araçların yazılım loglarına da bakılmasının gerekli olduğu belirtiliyor.
Bu durum, mevcut kaza bilirkişiliğinin de ötesinde bir çalışma gerektirirken, henüz çok az adette sorunlu kaza olması nedeniyle sorumluluk konuları, mevcut uygulama ve hukuk kapsamında devam ediyor.
Diğer yandan, Karayolları Trafik Kanunu'na göre, kara taşıtlarının karıştığı trafik kazalarından kaynaklanan zararlardan aracın işleteni (aracın sahibi veya sürücüsü) sorumlu olarak görülüyor.
İşletilme halinde olmayan bir motorlu aracın sebep olduğu trafik kazasından dolayı işletenin sorumlu tutulabilmesi için zarar görenin, kazanın oluşumunda işleten veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere ilişkin bir kusurun varlığını veya araçtaki bozukluğun kazaya sebep olduğunu ispat etmesi gerekiyor.
İşletilme halinde olmayan araçta bir bozukluk olması durumunda üretici sorumluluğu ile ilgili hukuki süreçler geçerli. Ancak üretici, hatalı bir ürünün neden olduğu kazaların tazmin edilmesinden sorumlu tutulabiliyor.
Ayrıca Türkiye'de geçerli olmayan otonom sürüş sistemleri ile ilgili ise özel bir düzenleme bulunmuyor. İşletmenin sorumluluğuna ilişkin genel yasal hükümler geçerli kabul ediliyor.