Türkiye'nin gündemine 'Elmalı Davası' olarak giren cinsel istismar suçlamalarının yer aldığı olayda anne ile üvey babanın avukatı ilk kez konuştu.
Dava dosyasındaki bazı raporların görmezden gelindiğini belirterek "Olayın aslının bambaşka olabileceğini unutmamak gerekir" diyen avukat, sosyal medyadaki linç kültürüne de dikkat çekti.
Twitter hesabından paylaşımlarda bulunan avukat İbrahim Şimşek'in açıklamaları şöyle:
1-) #ELMALIDAVASI nda yanlış bilinen birçok gerçeğin açığa çıkması ve çocukların babaannelerinden alınarak devlet koruması altına alınması sonrasında sanıklar Merve ve Rahmi Akman’ın avukatı olarak ben de naçizane fikirlerimi paylaşmak isterim.+
2-) Bu dava ile ilgili olarak başta @sevilayyaziyorolmak üzere diğer birçok gazeteci; iddia, savunma ve delilleri bir bütün olarak değerlendirip gerçek bir gazetecilik örneği sergilemişler ve müvekkillere bir özür borçlu olunduğunu ifade etmişlerdir.+
3-) Bu suretle öncelikle sosyal medyada defalarca paylaşılmış olan ses kaydı ve yazının bu dava ile ilgili olmadığı net bir şekilde ortaya konulmuştur. Nitekim bu hususu davayı katılan sıfatıyla takip edenler de dahil olmak üzere birçok kişi doğrulamıştır.
4-) Fakat ne yazık ki özellikle davayı katılan sıfatıyla ve avukat vasıtasıyla takip eden bazı kuruluşlar; dosyada mevcut olan ve çocukların babaanneleri tarafından manipüle edildiği ve ne çizmeleri, ne söylemeleri gerektiği konusunda yönlendirildiği+
5-) şeklindeki raporu görmezden gelmekle yetinmemiş, üstüne bu raporun bir uzman görüşü olduğu yönünde beyanat vererek böylesine kritik bir raporun "ısmarlama" bir delil olduğu imasında bulunmuşlardır. Kaldı ki Ceza Muhakemeleri Kanunu'na göre uzman görüşü de bir delildir.+
6-) Tek farkı mahkeme tarafından değil tarafların istemi üzerine ilgili uzman kişi tarafından düzenlenen bir mütalaa olmasıdır. Ancak bahse konu bu rapor Balıkesir Valiliği Ayvalık Sosyal Hizmet Müdürlüğü tarafından mahkemenin daha önceki müzekkeresine cevaben gönderilen+
7-) ve çocuklara soruşturmanın başından beri terapi uygulamakta olan bir uzman psikolog tarafından düzenlenmiş bir rapordur. Buna rağmen böylesine önemli bir delilin görmezden gelinmesi ve yanıltıcı beyanatlarda bulunulması bu ağır linçi tetikleyen önemli faktörlerdendir.+
8-) Bunun üstüne bilgi kirliğinin de eklenmesiyle birlikte öncelikle Elmalı Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri ve tutukluluğun reddi itirazlarını inceleyen Antalya Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri töhmet altında bırakılmış ve linçe konu edilmiş+
9-) ardından bu ağır linçin yarattığı psikolojik tahribat nedeniyle sanıklar da olayı tüm çıplaklığıyla ve delilleriyle anlatarak kurulan bu "twitter mahkemesi"nde kendilerini savunmak zorunda bırakılmışlardır.
10-) Ardından birçok hususun yanlış bilindiği anlaşılsa da en başta çocuklar bundan zarar görmüş, davayı yürütmekte olan hakimler yoğun baskı altında bırakılmış ve fotoğrafları, ikamet adresleri paylaşılan müvekkiller ile aileleri sokağa çıkamaz hale gelmişlerdir.+
11-) Özellikle çocukların beyanlarına dair İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu’na ait raporun bir delilden öte diğer delillerin değerlendirilmesinde kullanılan bir vasıta olduğu tüm hukukçular tarafından bilinmesine rağmen+
12-) basında; kamuoyunu yanıltıcı mahiyette demeçler verilmesi, bazı önemli delillerin görmezden gelinmesi hiç de masum bir davranış değildir.+
13-) Bu süreçte yapılması gereken; sosyal medya linçiyle yargı erkini tahakküm altına almak değil, yargıyı yargıya bırakarak adalet mekanizmasının çalışması için itiraz, istinaf ve temyiz gibi kanun yollarına başvurmak ve yasanın sağladığı diğer hakları kullanmaktır.+
14-) Yargı erkinin geçtiğimiz yıllarda büyük darbe aldığı yadsınamaz bir gerçek olsa da merak etmeyin ki bu davayı yürütmekte olan hakim ve savcılar da en az sizler kadar hukukçu ve en az sizler kadar vicdan sahibi insanlardır.
15-) Bu süreçte şahit olduğum en üzücü konulardan birisi de hukukçu olmayı kanıksayamamış bazı “hukuklu” avukat meslektaşların yahut bazı gazetecilerin muhakeme yapmaksızın sorgusuz sualsiz bu sosyal linçe katılmış olmalarıdır.
16-) Sonuç itibariyle tutuklama ve adli kontrol gibi hususlar yargılamanın esenliği açısından getirilen koruma tedbirlerinden ibaret olup tutuklama suçluluğun göstergesi olmadığı gibi tahliye de masumiyetin göstergesi değildir.
17-) Bizlere düşen ise masumiyet karinesine ve mahkemelerin her türden kararlarına saygı duymayı öğrenmek ve daha önce görülen buna benzer birçok hassas davada olayın aslının bambaşka olabileceğini ülkece tecrübe ettiğimizi asla unutmamaktır.