Gazeteci, yazar Levent Gültekin, Nilüfer Kent Konseyi tarafından düzenlenen “Türkiye Nereye Gidiyor?” konulu söyleşiye katıldı.
Nâzım Hikmet Kültürevi’nde düzenlenen söyleşiye Bursalılar yoğun ilgi gösterdi. Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Fehmi Enginalp’in açılış konuşmasını yaptığı söyleşide Levent Gültekin, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. “Ben niye İslamcı olduysam, bugün o yüzden demokrat oldum. Neden İslamcı oldum; o dönemin haksızlıklarına karşı çıkmak için. Bugünün haksızlıklarına karşı çıkmanın yolu demokrat olmak” diyen Gültekin, dinin siyasete alet edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
LAİKLİK İNANCIN SİGORTASI
Gazeteci, yazar Gültekin, “Müslümanlık, bu ülkedeki sorunların çözümüne çok ciddi katkı sağlar, İslamcılık anlayışım buydu. Fakat benim arkadaşlarım, birlikte yediğim-içtiğim, şakalaştığım, birlikte hayal kurduğum arkadaşlarım iktidara gelince bu işin böyle olmadığını fark ettim. Müslümanlık eğer toplumsal sorunlarda norm yapıldığında sorunu çözmüyormuş, daha da içinden çıkılmaz hale geliyormuş. İnancımızla bir ülkeye şekil vermek büyük bir hataydı. İnanç bireysel bir tercihtir yaşanabilir, laikliği bana dayatılmış bir yaşam tarzı olarak algılıyordum. Ama şimdi bakıyorum ki laiklik olmazsa ülke ayakta kalamaz. Benim için laiklik bir yaşam tarzı değil, laiklik her inancın, görüşün, mezhebin sigortası. Benim çocukluğumdan beri ‘laik olmayan insan değildir’ diyenlerin olduğu bir Türkiye’de büyüdüm ben. O yüzden de kalbim ısınmadı. Meğer Atatürk bu değerlere, bu cumhuriyetteki kurma felsefesine yönelmemiş olsaydı demek ki bu dindarlar bu ülkeyi Afganistan yapacaklardı” dedi.
O ÇOCUKLAR KADERİMİZİ BELİRLEYECEK
Türkiye’de artık insanların birbirlerine selam veremez duruma geldiğini söyleyen Gültekin, “Boyun tutulması vardır, bel tutulması vardır ve ben bunlara bir de ruh tutulması ekledim. Bu Türkiye’de çok fazla var. Gülümseyemiyoruz, birbirimize selam veremiyoruz. O kadar kavga etmişiz ki. Diyarbakır’daki bir Kürt çocuğun bayrakla bir sorunu yok, bayrağı gösterip o kadar hakaret ettikleri için tutulmuş. Öbürünün laikliğe karşı bir tutukluğu var, aslında laiklikle ilgili bir sorunu yok ama laikliği ona o kadar negatif göstermişler ki o yüzden tutulmuş. Ne kadar daha birbirimizi yiyerek hayat kurabiliriz ki. Bizim ülkemizin tek bir ortak paydası var, bu ülkenin evladı olmak. Yapacağımız tek bir şey var biz dostuz, biz arkadaşız, bunu da keyfimiz olsun diye söylemiyorum başka yapacak bir şeyimiz yok. Milyar dolarlık işadamı mutsuz, tatsız. Çünkü kaderi Diyarbakır’daki, Bağcılar’daki, Konya’daki yoksulun elinde. O yoksulun öncelikleriyle belirlediği iktidar onu yönetiyor. Cizre’de, Şırnak’ta şuan 7 bin aile sokakta, 500 bin çocuk şuan okula gitmiyor, onlar da bu ülkenin evladı. Yarın kalkacaklar okula gitmeden büyüyecekler ve onların yapacakları hepimizin kaderini belirleyecek” diye konuştu.
Herkesin insan olarak birbirine hoşgörüyle yaklaşması gerektiğine de vurgu yapan Levent Gültekin, “Hepimiz birbirimize karşı yanlışlar yaptık, şimdi bir noktaya geldik ve bir şey yapmamız gerekiyor. Özür diliyorum diyene ‘eyvallah’ diyecek bilgeliği göstermemiz gerekiyor. Türkiye birbirinden özür dilemekten imtina edenlerin ülkesi. Özellikle daha seküler olan kesime söylüyorum, bugüne kadar yanlış yöntem, yanlış üslup kullanmış olmalarına rağmen haklı çıktıkları bir durum var. Bize yıllarca dediler ki ‘bu dini bu işlere bulaştırmayın’ biz de onları dinlemedik. Bulaştı şimdi hayatı bize zehir etti. Şimdi onlara bir iş düşüyor, haklılığın verdiği bilgece bir tavır. Olgun aklı başında tepeden bakmayan bir tavır benimseyecek bir yaklaşım içinde olması lazım” şeklinde konuştu.
DUYGU BİRLİĞİ
Anayasa değişikliği için yapılması planlanan referanduma dair açıklamalarda da bulunan Gültekin, ‘Bizi ne evet kurtarıyor, ne de hayır’ dedi.
Levent Gültekin, “Kurtuluşumuzun tek bir yolu var aramızdaki farklılıkları kaldırmamız, duygu birliği kurmamız, kenetlenmemiz ve sonra altından kalkarız. “Hayır” çıkarsa toparlanma umudumuz var. Toparlayabiliriz, yeniden bir araya geliriz, bir fikir üretiriz, ortak bir akıl üretiriz ama “Evet” çıkarsa çok daha ağır bir acı çekeceğiz. Bir kısmında şöyle bir endişe var, ‘Türkiye İran olacak, dini bir yönetime doğru gidiliyor’ böyle bir şey yok Türkiye İran olmaz. Kimi diyor ki laiklik kalkacak; bundan vazgeçin rejim değişmiyor, Türkiye yıkılıyor. Türkiye, İran olmaz, Cumhuriyet’in yüzyıllık kazanımları az da olsa var. İran kapattı kapılarını doğalgazı sattı paraları yedi, biz bir gün kapatamayız kapıları. Türkiye laikliğinden, Cumhuriyet’ten vazgeçsin tek adam rejimine geçsin 2 yıl ömür biçiyorum. Laiklik meselesi değil, laikliği kaldırmaya takatleri bile kalmaz. Mesele bir ülkenin ayakta kalıp kalmayacağı. Ben o yüzden bunun Tayyip Erdoğan’a kurulmuş bir tuzak olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir adamın tek adam rejiminde yıkılması en kolay yöntemdir. Bunu Suriye’de, Irak’ta, Mısır’da, Libya’da gördük. Ben Tayyip Erdoğan’a tuzak kuran bir el kimse ya da bir girdaba yakalandı kendisi çıkamıyor oradan ama evet çıkarsa, evet verenler en büyük acıyı onlar yaşayacaklar. Kendi elleriyle en sevdikleri lideri ve aynı zamanda bizim hepimizin hayatını ve ülkemizi yok etmiş olacaklar. Duygu birliği diye çok sık vurgu yapıyorum. Bu duygu birliği o insanlarla konuşmamızı sağlayabilir. Konuşmalıyız, ikna etmek üzere değil ama sadece anlatabiliriz. El ele vermezsek gerçekten daha ağır geçecek günlere geliyoruz. Eğer bunu atlatırsak Türkiye’nin önünün çok aydınlık olduğuna inanıyorum” diye kaydetti.
Türkiye Nereye Gidiyor? söyleşisinin sonunda Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Fehmi Enginalp ve Nilüfer Kent Konseyi Genel Sekteri Elvan Atay, gazeteci, yazar Levent Gültekin’e plaket vererek teşekkür etti.