Şifa. Nedir şifa?
Şifa, iyiliktir bana göre. İyilik, hoşluk, sağlıktır… İnsanoğlunun bedenine ve ruhuna iyi gelen her şeydir. Büyüklerimiz, bazen içilecek bir bardak su için bile “şifa niyetine” der. Tam da bu noktada niyet giriyor devreye. Niyet! “Dervişin zikri ne ise, fikri de odur” diye anlamlı bir atalar sözü de vardır. Hangi niyetle yaptığımız, hangi niyetle yiyip içtiğimiz çok önemli. Şifa reçelimi yaparken garip bir duygusallık içine giriyorum. Bu nasıl bir inanç ise, her aşamasında büyük bir sevinçle sanki dünyanın en yararlı yiyeceğini pişiriyorum! Sanki hazırladığım bu çeşitli meyvelerle baharatlar herkese iyilik dağıtıp birden bire mutluluk versin istiyorum!
Bugünlerde buna ihtiyacımızın olduğu çok aşikar! Olabilir mi böyle bir şey? Bir kaşık şifa reçeli bunca güzelliği gerçekleştirebilir mi? Bazı dostlarım, şifa reçelimi rahatsızlıkları olan yakınları için isterler benden; “şu senin acil şifalar reçelinden” diyerek bir de “acil” ilavesinde bulunurlar ki bu beni çok mutlu eder. Acil olan bir şey yoktur aslında! Her şey an içinde olup biterken aciliyetin dünyamızdaki yerini sorgulamak çok anlamlı gelmiyor tabi. Yaşam, bir birimize sunduğumuz küçük mutluluklar, sürprizler ve yaşama umududur biraz. İşte o umudun ipine tutunmaktır bütün yaptığımız. Yaşam ipimizin gevşediği zamanlarımız olur, öyle zamanlara öykünmenin bir tarifi olarak çıktı şifa reçellerim.
Sayısız meyveyi sayısız başka argüman ile sohbete çağırır kocaman bir şölen başlatırım mutfağımda. Her seferinde yeni bir ilave yaparım. Ya meyvelerin çeşidi değişir ya da baharat ve otların… Bazen de ceviz, fındık, fıstık, badem gibi kuruyemişler ilave ederim. Çitlembik ve karabiber tanesi bile koyduğum olur!
Bir de, yeni ayın ilk çıktığı gecenin sabahına denk getirmeye çalışırım ki yeni umutlar ve hiç bilmediğimiz şifalar bize doğru geliyor olsun! En az yedi çeşit meyve ve yedi çeşit baharat olmasına dikkat ederim. Meyve çeşitleri bazen dokuz onar çeşide çıkar, olsun. Önemli olan o an ki duygular o an ki coşkulardır. İşte o yüzden tam tarifini bile anlatmakta zorlanıyorum. Yalnız, bazı meyveler vardır ki onlarsız olmaz. Yaz mevsimi ise mutlaka mürdüm eriği, vişne ya da kızılcık ve şeftaliyi katmalıyım bu şenliğe. Kış ise; İlle de portakal, elma, turunç ve ayva. Yazın yaz meyvesi, kışın kış.
Aşçı Fok’un Şifa Reçeli Kırmızı elma, Yeşil elma, Ayva, Armut, Şeftali, Kavun,
Karpuz, Mürdüm eriği, Sarı deli erik, Kayısı (Tazesi veya gün kurusu), Üzüm (Tazesi veya gün kurusu), Turunç, Portakal, Tarçın, Karanfil, Zencefil, Havlıcan, Zerdeçal, Karabiber dalı, Ihlamur, Limon, Kuşburnu, Kızılcık, Yaban Mersini,
Güvem
Nar Gelincik, akasya, karabaş otu, mürver, gül, morsalkım vs. çiçekleri. (Mevsimine göre) Bazen, böğürtlen, beyaz ve karadut, yeşil ham incir ve taze incir de kullandığım oluyor, lakin bu meyvelerin minik çekirdekleri çok olduğundan her zaman tercih etmiyorum. Yıllardır yaptığım şifa reçelimin önceki yazdığım tariflerimden bu yana öyle çok değişikliğe uğratmışım ki…
Ağustos sonu ve Eylül itibarıyla başoyuncu mürdüm eriğinin saltanatı sürüyorken Aşçı Fok’un meşhur Şifa Reçeli tarifine geçelim en iyisi, belki siz de denemek istersiniz.
İki kilo kadar mürdüm eriğini mutlaka kullanıyorum. Anjelik denilen şu devasa azman eriklerden de olur da, benim tercihim değil. Diğer meyve çeşitlerinden de yarımşar kilo kadar kullanmak yetiyor. Bu mevsim ağaçlarda ve çarşıda pazarda hangi taze meyve varsa onlardan. Şeftali ya da nektar, kızılcık ya da vişne, çekirdeksiz sultani üzüm, ekşi ya da tatlı elma, armut, karpuz ve kavunun sert kısmı, tazesi yoksa birkaç kuru kayısı… En az yedi çeşit meyve olmalı.
Bütün bu meyveleri yumuşaklık ve erime sırasına göre koyuyoruz tencereye. Tabi ilk önce mürdüm eriklerini iki kilo kadar tozşekerle çok kısık ateşe oturtuyoruz, bu aşamada üzerine önceden kaynattığınız bir bardak kadar kızılcık ya da vişne suyunu koymakta yarar var. Sonra sırasıyla, üzüm, şeftali gibi meyveleri koyuyoruz. Elma ve armudu pek az su ile önceden biraz haşlıyoruz. Suyunu süzüp (süzmeseniz de olur lakin bu defa şeker dengesini ayarlamalısınız) onları da ilave edince gelsin baharat faslı. İki çubuk tarçın, üç dört tek karanfil, karabiber dalı veya tanesi, sadece bir boğum zencefil, havlıcan ve pek küçük zerdeçal odunu ile birlikte arzu ederseniz pek az adaçayı ve ıhlamur demi de katabilirsiniz (yarım çay bardağını geçmesin). Konulan meyveler kadar tozşeker ilave ediyoruz bu aşamada yine.
Şifa reçelimiz için, kaynama aşamasından sonra toplam kırk elli dakikalık bir süre yeterli oluyor. Ortaya çıkan harika kırmızı - bordo rengi karartmadan bir limonun suyu ile kestirip, kavanozlara koyuyor ve ters çeviriyoruz. Bütün bunları iç huzuru ve dinginlik içinde, adeta meditasyon sükunetiyle yaptığımızı fark etmek işin en güzel yanı olsa gerek. Huzur, her şeyin başı huzur.
Evinize yayılan meyve ve baharat kokuları size öyle iyi gelecek ki…
Neyi nasıl, ne niyetle, hangi duyguyla yaptığımız hem bizi hem de yaptığımız şeyin ilişkilendirdiği tüm canlıları kapsar. Şifa ise evet şifa, mutluluk ve huzur hissi ise evet hepsine çok ihtiyacımız var son zamanlarda.
Afiyet-i şifalar olsun, barış ve huzur bizimle olsun.