2001’de Perugia formasıyla ligde 12 gol attın. Takımdaki forvetler bunu nasıl karşıladı? Ve attığın en güzel gol hangisiydi?
Tabii ki beni desteklediler. Attığım 12 golle Serie A’da bir sezonda en fazla gol atan savunma oyuncusu unvanını ele geçirdim. Bir önceki rekor Giacinto Facchetti’ye aitti ve ben bu rekoru onun elinden aldığım için çok üzüldüm. Daniel Passarella da 11 gol atmıştı. Yani bu rekorda bir Inter damgası var; Giacinto bir kulüp efsanesidir. Passarella da o formayla çok önemli işler başarmış biri. Ben de daha sonra Inter’e transfer oldum. En güzel golüm elbette Berlin’deki finalde attığım gol. Ayrıca 2006-07 sezonunda Messina’ya röveşatayla bir gol atmıştım. O da çok güzeldi. 2006 Dünya Kupası’nda Çek Cumhuriyeti’ne attığım da idare eder.
Futbola başladığında orta sahada oynadığın doğru mu? Belki de bu yüzden bu kadar çok gol atıyorsundur…
Aslında forvet olarak başladım. Nerede oynarsam oynayayım gol atmayı seviyordum. Tabii ki gol atmamda bunun payı var.
Michael Jordan ve Bono hayranı olduğunu duyduk. Senin için hangisi daha büyük bir kahraman? Peki, hangi konuda daha iyisin: Basketbol oynamak mı şarkı söylemek mi?
İki ismi de çok seviyorum. Hem Michael, hem de Bono farklı sektörlerde ün yapmış müthiş insanlar. Karakter olarak da birbirlerine çok benziyorlar. İkisi de lider özelliklere sahip. Bono’yla üç kez görüşme fırsatı buldum. Michael’la da bir kez tanıştım ancak şunu açıkça söyleyebilirim ki Michael bana daha çok benziyor. Bu iki isimle tanışmak için de önce binlerce menajeri atlatmanız gerek. Ancak onlarla sohbet etmeye başladığınızda ne kadar mükemmel insanlar olduğunu daha iyi anlıyorsunuz.
Everton’daki ilk sezonunda üç kez kırmızı kartla oyundan atılmıştın. Röportajlarından sürekli kendini bir İngiliz savunmacı gibi gördüğünü söylüyorsun. Premier Lig’de daha fazla oynamadığına pişman mısın?
O kartları net hatırlıyorum ve bir tanesi kesinlikle yanlıştı. Premier Lig’de hakemler çok sert. Belki de bu yüzden o kadar az oynama şansı buldum. Walter Smith müthiş bir teknik direktör. Oyuncularıyla çok iyi anlaşıyordu. Bu yüzden cezalı olduğum dönemlerde Perugia’ya dönmeme izin veriyordu. Orada daha sıkı çalıştığımı o da biliyordu. Kısacası o sezon her ay yaklaşık bir hafta İtalya’da kalıyordum. Futbol tarzı olarak İtalyanlardan farklı olsa da İngiltere’de geçirdiğim zamanda çok şey öğrendim.
Lakabın “Matrix” nereden geliyor?
Inter’li taraftarların bir internet sitesinde yaptığı anketten geliyor. Daha sonra filmi de izleyince bunun büyük bir gurur olduğunu anladım. Neo gibi olmayı gerçekten çok isterdim.
Sert bir savunmacı olarak seni fiziksel açıdan en çok zorlayan oyuncu kimdi?
Kesinlikle Batistuta. O tam bir tank gibiydi ve her yerden, her iki ayağıyla da ani şutlar çıkarabiliyordu. Ayrıca Vieri ve Shearer da bana sürekli sorun yaratıyordu. Tabii Ronaldo, Eto’o ve Totti’yi de unutmamak gerek. Bu kadar iyi oyuncularla karşılıklı oynama şansı bulduğum için çok mutluyum.
Dövmelerinle ünlü bir futbolcusun…
Evet ve dövmesi olmayan insanlara imreniyorum. Keşke ben de bir sabah tertemiz bir tenle uyanabilsem. Yine de onları seviyorum çünkü hepsi hayatıma dair bir şeyler anlatıyor. Şu sıralar da yakın arkadaşım John Richmond’a Japon geyşaların olduğu bir tane yaptırıyorum. Ayrıca sevdiğim insanlara ait bir şeylerin olması da beni mutlu ediyor. Mesela Valentino Rossi’nin kasketinin bir dövmesi var. Bir de İtalyan müzik grubu Negramaro’nun solisti Giuliano’nun bir sözü yazıyor. Ve tabii ki Mourinho’nun… Daha sonra da Michael Jordan’ın dövmesinin yaptıracağım. Şimdilik sadece ayakkabılarıyla idare ediyorum.
Mourinho’nun Inter’den ayrıldığı akşam oldukça duygulanmıştın. Birbirinize sarılıp ağladığınız görüntüler hâlâ hafızalarda. Aranızdaki ilişkiyi bu kadar özel yapan ne?
Aslında orada çok sinirlenmiştim. O olmadan bir daha o kadar başarılı bir sezon geçirme şansımız yoktu. Real Madrid’in geçtiğimiz sezonki performansına bakarsak sanırım o da biraz pişmanlık duyuyordur. Kalsaydı hem Süper Kupa’yı, hem de ligi rahatlıkla kazanırdık.
Eric Cantona’yla tanışmak nasıl bir duyguydu? Seni en çok etkileyen ne oldu?
O da benim gibi açık sözlü biri. Her zaman düşündüklerini söyleyebiliyor. Sadece futbolda değil, hayatın her alanında sisteme karşı gelebiliyor. Diğerleri gibi haksızlığa uğradığında sessizce köşesine çekilmiyor ve savaşıyor. Böyle bir insan benim için bir kahramandır.
Sence Rafa Benitez, Inter’de neden başarılı olamadı?
Belki de takım için uygun isim o değildi. Bir gazetede onu kovduranın ben olduğumu okudum ama bu kesinlikle doğru değil. Dünya Kulüpler Şampiyonası’nın ardından yaptığı açıklamalarla kendi sonunu hazırladı. Takımın yaşlı oyunculardan kurulu olduğunu söyledi ama sezonun sonundaki performansımıza bakarsanız ne kadar genç enerjik bir takım olduğumuzu görebilirsiniz.
2006 Dünya Kupası finalinde herkes Zidane’la yaşadığın olayı konuşuyor ama sen o maçta bir gol attın ve penaltılarda bir atışı gole çevirdin…
Benim için o olay kapanmıştır. Real Madrid, maç için Milano’ya geldiğinde kaldıkları otele Mourinho’yu görmeye gitmiştim. Orada Zidane’le karşılaştım ve elini sıktım. O da aynı şekilde gülerek karşılık verdi. Ancak daha sonra beni tanımadığına dair yaptığı açıklamalara ise anlam veremedim. Ben onu hiç unutmam çünkü takımına maçı kaybettirdi. Tabii o olay Eric Cantona’yla olsaydı maçtan sonra gider bira içerdik.
2010 Şampiyonlar Ligi finalinin son dakikasında oyuna girdin. Hayatında en çok keyif aldığın bir dakika o muydu?
O tek bir dakika, Mourinho’yla geçirdiğimiz muhteşem dönemin son noktası olmuştu. Bu kadar ufak bir detaya kafa yoran bir teknik adamla çalışmak olağanüstü bir duyguydu. Değişiklik hakkı olmasına rağmen sırf beni oynatabilmek için maçın son dakikasına kadar bu hakkını kullanmadı.
Bir keresinde Roberto Mancini’nin sana yedek kulübesinde oturmayı öğrettiğini söylemiştin…
Öğretmek mi? Onun tek yaptığı beni oynatmamaktı. Bana hiçbir zaman güvenmedi. Onun yüzünden az kalsın Milan’a transfer oluyordum çünkü 2006 Dünya Kupası’na gitmek için oynamak zorundaydım. Neyse ki daha sonra Marcello Lippi’yle konuştum ve fikrimi değiştirdim.
Peki, sırada ne var? Sen teknik adam olarak düşünmek biraz zor!
Size katılıyorum. Başkan Moratti’yle bir görüşme yaptım. Ona kulüp adına çeşitli ülkeleri dolaşıp çocuklara yardım amaçlı projeler düzenlemek istediğimi söyledim. Bakalım zaman ne gösterecek…
Futbol camiasında en iyi arkadaşın kim?
Antonio Cassano, şu anda Parma’nın forveti
Hımm, izin ver de bir düşüneyim Antonio… Sen onu tanımazsın. Barili bir çocuk. Bir aralar Milano’da yaşıyor ve şehrin en kötü takımında oynuyordu. Şaka bir yana onun kadar iyi kalpli biriyle arkadaş olduğum için çok mutluyum. Zaten birbirimize çok benziyoruz. İkimiz de açık sözlü insanlarız. İnsanlar bundan pek hoşlanmıyor ama… Evet, Antonio; senden bahsediyorum.
FourForTwo