Kurtulmuş, “Her ülke Amerika'sı, Fransa'sı, Suudi Arabistan'ı, Katarı bütün ülkeler Gayri Safi Milli Hâsılası’nın (GSMH) diyelim ki on binde 4’ü kadar buraya fon versinler. Rakamı tesadüfî söylüyorum. Ondan sonra bunu da uluslararası projelerde kullanalım, dünyanın öncelikle karşılaşmış olduğu bu mülteciler meselesinin pratik olarak yükünü hafifletelim.” dedi.Kurtulmuş, 11. Türk-Arap Ekonomi Forumu’na konuk oldu. Forumda dünyada gelirin adil dağılmadığından şikâyet eden Kurtulmuş, bu nedenle yoksulluğun arttığından dert yandı. Gelirin daha adil dağılmasının gerekliliğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:“Odaklanmamız gereken ‘daha adil bir dünya sistemini nasıl kurabiliriz’. Şimdi IŞİD ile, DAEŞ ile ilgili olarak hepimiz konuşuyoruz. DAEŞ’in teolojisi ayrı bir konu. Onu vakit olsa da keşke uzun uzun tartışsak. Ama Suriye’nin işgali, Irak’ın yönetilmez halde olması, bunlar olmasaydı bugün DAEŞ bu kadar kuvvetli şekilde Ortadoğu’yu ve dünyayı tehdit eden bir örgüt haline gelmeyecekti. Dolayısıyla mülteciler meselesi de, terörizm meselesi de bütün bunların arkasında işgaller, iç çatışmalar, küresel adaletsizlikler, ülkelerin, bölgelerin bir birlerinden olağanüstü derecede farklı olması, dünya nimetlerinin belli ellerde toparlanması gibi gerçekler yatıyor.” Zengin ülkelere bir araya gelip ‘gelir dağılımı’ konusunu ele almayı öneren Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:“Korkarım ki bu vurdumduymazlık ile gidilirse bu sorunların hepsi artarak devam edecektir. Tek başına mülteciler meselesi eğer bugünkü hali ile devam ederse; dünyadaki politik sistem bugünkü hali ile devam eder, bu tablo bugünkü şekli ile sürerse dünya için 3. Dünya Savaşı’ndan daha büyük bir tehdittir. Allah korusun. Şimdi somut bir şey söyleyeyim Lübnan’da 3 milyon Suriyeli mülteci var, Türkiye’de 3 milyon Suriyeli mülteci var, Ürdün’de, diğer ülkelerde var. Allah aşkına dünyanın zengin ülkeleri bunu sanki uzaktaki bir filmi seyrediyor gibi seyrediyorlar. Türkiye 9 milyar dolar para harcamış, buna. Bundan da hiç yüksünmüyoruz, onlar bizim kardeşimizdir. Ama kusura bakmasınlar Türkiye tek başına böylesine büyük bir maliyeti karşılayacak kadar zengin bir ülke değildir. Lübnan’ın zaten böylesine bir imkanı yoktur. Zaten Ürdün’de mülteciler var. Ürdün ve Lübnan’da bilhassa Lübnan’da Filistin’den gelen çok sayıda mülteciler var. Onların ne kadar zor şartlarda yaşadığını biliyoruz. Batılıların çoğu için -insaf sahibi olanları istisna tutuyorum- çoğu için bu; uzaktaki, Ortadoğu’daki, doğudaki hazin hikayelerden biridir.”Her ülkeyi mülteciler için bir fon oluşturmaya çağıran Başbakan Yardımcısı, şu ifadeleri kullandı:“Her ülke Amerika'sı, Fransa'sı, Suudi Arabistan'ı, Katarı bütün ülkeler GSMH’sinin diyelim ki on binde 4’ü kadar buraya fon versinler. Rakamı tesadüfî söylüyorum. Ondan sonra bunu da uluslararası projelerde kullanalım, dünyanın öncelikle karşılaşmış olduğu bu mülteciler meselesinin pratik olarak yükünü hafifletelim. Yoksa bu ülkeler bu yükün altında ezilecektir. Bunların hepsinin üzerine gitmek için samimi olmak lazım. ‘Vallah’, ‘tüh tüh’, ‘kötü oldu’, ‘yazık oldu’, ‘ne kötü oldu’ diye konuşmak insanlık vicdanı il bağdaşmaz. Gelsin herkes elini taşın altına koysun. Ondan sonra bu mültecilere kendilerinin de işin içinde olacakları habitatlar oluşturalım. Diyelim Türkiye’de 3 milyon mülteci var, Lübnan’da 3 milyon var, Ürdün’de 1,5 milyon var mülteci. Bunların her birisi ile ilgili habitatlar oluşturalım. Uluslararası fonlar onlara destek versin, proje destekleri versin. Bu insanlar sadece el açıp dilenen insanlar olmasınlar. Ekonomik faaliyetin içine katılsınlar, üretsinler, kendilerini yönetsinler, köyleri, olsun, şehirleri olsun. Endüstriyel bölgeleri olsun.”
(CİHAN)