Olay, 13 Kasım 2018 tarihinde Arifiye ilçesinde bulunan bir lastik fabrikasında meydana gelmişti. S.U. isimli işçi, iş yerindeki görev yeri değişikliği sebebiyle sendika yetkilileri ile yaşadığı tartışma sonucunda Lastik İş Genel Başkanı Abdullah Karacan’a ait taşıma ruhsatlı silah ile Karacan’ı başından, yanında bulunan aynı sendikanın Mali Sekreteri Mustafa Sipahi ile Sendika Temsilcisi Osman Bayraktar’ı da hayati tehlikesi olmayacak şekilde yaralamıştı. Yaşanan olay sonrasında sendika başkanı Karacan kaldırıldığı hastanede hayatını kaybederken, zanlı S.U. ise olayda kullandığı silahla birlikte bindiği ticari taksi ile kaçmaya çalışırken polis ekiplerince yakalanarak gözaltına alınmış ve çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Abdullah Karacan'ın ölümüyle sonuçlanan davanın ilk duruşması Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde sabah saatlerinde başladı. Karacan'ın öldürülmesi olayı ile ilgili tutuklu olarak yargılanan sanık S.U., mahkemede ifade verdi. S.U., "Olay sebebi ile çok üzgünüm. Genel Başkan olan maktul ile aramda husumet hiç olmadı. 2014 yılında Suat Güzel’in, Lastik-İş Sendikasının Şube Başkanı döneminde fabrikada işe girdim. Pres bölümünde çalışıyordum, kapatılan bölümün benimle alakası yoktu. Benimde yerimin değişeceğini duydum. Bunun nedenini sormak istedim. Diğer sanıkların ifadelerini dinledim, maktulü benim için doldurmuşlar. Benim her hareketlerime yanlış mana vermişler. Olay tarihinden 1 hafta önce gece saatlerinde sendika binasına gittim. Orada tehditte bulunmadım. Normal şekilde konuştum ve ayrıldım. Genel başkan benim yer değişikliğini nereden öğrendiğimi sormuş. Sendika, iş yerinde iş alımlarında değişikliklerde söz sahibiydi, genel başkana saygısızlık yapılmazdı. Olay günü maktul bana söz hakkı vermedi, bana söz hakkı verseydi bu olay olmazdı. Ben maktulün düğün ve cenaze gibi törenlerine katıldım. Olay tarihinde maktulün fabrikaya geleceğini bilmiyordum. Öğlen çıkmak için izin almıştım. 700 metre uzaklıktaki kıyafet değiştirme yerine gittim, üzerimi değiştirdim. Bundan sonra sendika binasına gittim. Başkanımıza selam verdim, ben selam verir vermez silahı elinde olduğu halde gel buraya dedi. Ben geri çıktım, sonra sanıklardan biri ‘bizde buradayız’ deyince güvendim girdim. Maktul benim telefonumun alınmasını söyledi, kayıt yaparım diye. Maktul bana küfür ederek ‘tutun bunu’ dedi. Sanıklar bana doğru yöneldi, ben telefonu sıkı sıkı tutuyordum, sanıklardan birisi telefonu aldı. Maktul bana sen bu işi neden karıştırıyorsun diyerek küfür edince bende ekmek davası dedim. Maktul bana, senin ekmeğini ben veriyorum, ben yaparım dedi. Maktul bana yaklaştı ve kafa attı. Daha sonra sanıklar bana çullandı. Ben kendimi dışarı atmak istedim. Böylece bir yol bularak kendimi dışarı attım” dedi.
“Silah patladığında benim elimde değildi” S.U., “Beni sanıklar sürükleyerek içeri soktular. Genel başkan nasıl baş kaldırıyorsun dedi. Ben maktulün elindeki silaha yöneldim, maktulün silah alan elini tutunca bana müdahale ettiler. Sonra silah patladı, silah patladığında benim elimde değildi, tetiği ben çekmedim. Daha sonra maktulün elindeki silahı aldım ve kaçtım” diye konuştu. Öte yandan, devam eden davayı takip etmek için adliyeye gelen tarafların yakınları salona sığmayınca birçok kişi davayı mahkeme salonu önü ve adliye dışında takip etti.