Marmara Denizi’ndeki kirliliğe ve müsilaja sebep olan dereler, çaylar, akarsular alarm veriyor.
Milliyet gazetesinden Cihat Aslan'ın haberine göre; çoğu evsel ve kimyasal atık kaba bir filtrelemenin ardından dereler, akarsular ve çaylar deşarj yöntemiyle Marmara Denizi’ne ulaşıyor.
Atıklar deniz salyasının beslendiği azot ve fosfatı denize taşıyor. Masmavi olması gereken dereler, bazen kahverengi, bazen mavi, bazen yeşil, kırmızı bazen de siyah akıyor.
Rengi değişiyorDuraklarımızdan ilki Çanakkale’deki Biga Çayı. Çanakkale’de halk arasında doğduğu bölgelerde Kocabaş, Çan ve Biga isimleriyle anılan Biga Çayı, Biga ve Çan ilçelerinin arasından geçiyor. Büyük İskender’in kıyılarında savaştığı çay, Çan ilçesini ikiye bölerken, uzunluğu yaklaşık 80 kilometre. Biga Çayı, iki ayrı kolun birleşimiyle Kazdağları’ndan doğarak Etili ve Tepeköy’den geçerek Biga Ovası’nı sulayarak Karabiga belde merkezine üç kilometre uzaklıkta delta yapmadan Marmara Denizi’ne dökülüyor.
Son yıllarda çayın ve çevresinin ıslahı için büyük çaba sarf ediliyor. Ancak çaydaki kirlilik şehirde bir türlü önlenmiyor.
Tepeköy’de hayvanların otlatıldığı, sulamada kullanıldığı Biga Çayı, dağların arasından gelerek berrak bir şekilde Çan’a kadar yol alıyor.Çan’a varmadan önce civarındaki köyleri besleyen berrak suyun nefesi ise Çan ilçesi sınırlarına girince kesiliyor.
Çan ilçesine giren Biga Çayı, önce Türkiye’nin en büyük seramik fabrikaları, kum fabrikası ve Türkiye Kömür İşletmeleri’nin bulunduğu bölgeden geçiyor. İlçeye en yakın köyde berrak akan Biga Çayı, fabrikaların hemen yanından geçerken inanılmaz bir renk değişimine uğruyor.
Çayın rengi seramik fabrikalarından deşarj edilen suların karışmasıyla kahverengiye dönüyor. Kum ocağının suyunu kullandığı Biga Çayı’na, suyu deşarj ederek bu kez kirli olarak geri veriyor. Biga Çayı’nın içerisine giren kuşlar da kahverengiye bürünüyor. Çan’a kadar renginde bir değişim olmayan Biga Çayı’nın fabrika bölgelerinde kirlenmesi atık su arıtma tesislerinin tam randımanlı çalışmadığını gösteriyor. Çevrede tarım işi yapanlar da zaman zaman çayın renginin seramk rengine göre değiştiğini söylüyor.
Deniz kıyısında renk siyahÇan ilçesinin ardından Biga’ya yakın ovaları ve köyleri dolaşan Biga Çayı, şehir merkezine geldiğinde bu kez rengi kahverengiye dönüşüyor. İlçenin göbeği İnönü Caddesi’nde Kıbrıs Şehitleri Parkı yanından akan çay, atıklardan dolayı koku yayıyor. Biga’dan çıktıktan sonra çeltik tarlalarının arasından geçen Biga Çayı, hem yaz ayları hem de derenin debisinin düşmesiyle birlikte denizle bazı yerlerde kesiliyor. Karabiga beldesinin güneyinden Marmara Denizi ile buluşan Biga Çayı’nın sonunda siyah bir görüntü ile karşılaşılıyor.
‘Ölü balıklar çıktıKirliliğin oluştuğu fabrikalara yakın bölgede tarım arazisi olan çiftçi Sezgin Görmez ve eşi Meryem Görmez çayın renginden rahatsız. Çayda balık kalmadığını belirten Görmez, “2015 yılı civarında temizdi. Yaklaşık 2-3 senedir rengi bulanmaya başladı. Rengarenk oluyor. Otların arasındaki kanalizasyondan atıklarını temizlemeden atıyorlar. Su o ara bölgeden geliyor.
Her zaman açmıyorlar, arada açıp atık suyu gönderiyorlar. Sular çekildiği zaman ölü balıklar alttan gözüküyor. Çay yatağının bembeyaz olduğu zamanları hatırlıyorum. Çoğu zaman kiremit sarısına bürünüyor. Koronavirüsten dolayı bölgedeki fabrikalar kapalıyken dere beyazdı. Berrak akıyordu. Hiçbir yaptırım yok gayet rahat salıyorlar” dedi.
Meryem Görmez ise, “Ben kanser tedavisi gördüm. Gübre ilacı yasakladılar. Pırasa ekmeye başladık. Bir baktık bahçenin içi bembeyaz kireç gibi olmaya başladı. Buradaki suyu kullanmayı bıraktık. Şebeke suyundan kullanıyoruz. Biga Çayı’nın kaynağında taşlar parlıyordu. Ailemiz ayağımızı yıkamamıza izin vermezdi bu sularda, abdest alırlardı. Hayvanlar bile kirletmiyor, insanların kirlettiği kadar” diye konuştu.
Küçük ortamda deşarj sorunuÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi, İç Sular Biyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Anıl Odabaşı, Milliyet’e bölgedeki durum hakkında değerlendirmelerde bulundu:
“Endüstriyel alanların ve ilçe yerleşim yerlerinin atık su arıtma tesisleri bulunsa da, tüm bu etkenlerin Çan ve Biga’da bir birleşimi söz konusu olduğundan belirli oranda bir kirlilik yükü getirmektedir. Belirli bir kirililik yükü Kocabaş Çayı yoluyla Marmara Denizi’ne ulaşmaktadır. Azot ve fosfor yükünden bahsediyoruz. Müsilajın oluşumundaki fitoplanktonun besleyici element olarak kullandığı esas mineraller. Belirli dönemlerde aşırı şekilde çoğalıyor. 2007 yılından beridir bu derecede bir müsilaj oluşumu gözlenmiyordu.
Biga Çayı’nın ana kolu Yenice-Çan-Biga-Karabiga’dan merkezlerinden geçmektedir. Ancak Kocabaş Çayı’nın su toplama havzası daha geniştir ve birçok tarımsal alan ve köy yerleşimlerinden geçmektedir. Bunların hepsi önemli bir etkendir ve Marmara Denizi üzerinde bir etkiye sahiptir. Atık su deşarjlarında uyulması gereken belirli yönetmelik ve kirletici limitleri var, bu limitlere uyulduğu sürece akarsu taşıma kapasitesi içinde bir denge sağlanmış olur. Bölgedeki endüstri tesislerinin ve belediyelerin su arıtma kapasiteleri güncellenmelidir.
Hepsinin belirli bir bölgede bulunması ve deşarjların çoğunun bu bölgede yer alması önemli bir sorun teşkil ediyor. Köylerin de birçoğunda altyapı hizmetlerinin aksadığını, gerçekleştirdiğimiz arazi çalışmalarıyla gözlemliyoruz. Bölgedeki yetkili kuruluşların tüm bu konuları titizlikle ele alması, hem insan sağlığı hem de akarsularımız ve Marmara Denizi’nin geleceği açısından oldukça önemlidir.”
TBMM Müsilaj Komisyonu tatilde de çalışacakMüsilaj ile ilgili kurulan 3 komisyonun çalışmasına ilişkin kararlar Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, Dışişleri Komisyonu, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu ile Başta Marmara Denizi Olmak Üzere Denizlerdeki Müsilaj Sorununun Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu TBMM’nin tatilde ve ara vermede olduğu sürede de çalışacak.