Yeni ortaöğretime geçiş sistemini değerlendiren Eğitim-Bir-Sen Bursa 1 Nolu Şube Başkanı Numan Şeker, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi başına çalışmasını eleştirdi. Başkan Şeker, "Eğitim alanında yapılacak bütün değişikliklerden bizim de görüşlerimizin alınması gerektiğine inanıyoruz. Öyle ki sendika olarak TEOG’un artılarının ve eksilerini ele alan bir çalışmayı da biz, bir sene önce tamamlamıştık. Bize sormuş olsaydılar, şu sıkıntılar ortaya çıkabilir şeklinde de görüşlerimizi bakanlığa iletmiş olacaktık" dedi.
Yaptıkları değerlendirmede sistemin olumlu yönlerinin de olduğunu belirten Şeker, "Tüm öğrencileri merkezi olarak sınava sokan ve yerleştiren bir geçiş sistemi yerine bu yeni sistemde öğrencilerin sadece bir kısmının sınavla yerleştirilecek olması ve sınavın isteğe bağlı olması, sınav stresini azaltması yönüyle olumludur. İkinci olarak, puan üstünlüğüne göre tüm okulların sıralanması, okullar arasındaki eşitsizliği ve hiyerarşiyi artırmakta ve özellikle düşük puanlı okullara ve öğrencilere yönelik olumsuz tutumlara ve etiketlemelere sebep olmaktaydı. Yeni sistemde, sınavla öğrenci alacak okullar hariç, okulların çoğunluğunun bir taban puanı olmayacağından, bu okullar arasındaki başarı sıralaması ortadan kalkacaktır. Okullar, öğrenci başarısına göre daha heterojen bir şekilde oluşacaktır. Bu ise, okullar arasındaki katı hiyerarşiyi ve başarı farkını azaltacaktır. Ayrıca, bazı okullar ve öğrenciler doğrudan başarısız olarak etkilenmekten kurtulacaktır" diye konuştu.
Tüm bunlara rağmen yeni ortaöğretime geçiş sisteminde büyük eksiklikler olduğunun altını çizen Numan Şeker, bazı yönlerin acilen geliştirilmesi gerektiğini belirterek ilerleyen süreçte öğrencileri ve velileri büyük sorunlar beklediğine dikkat çekti. Merkezi sınavla öğrenci alacak okulların belirlenmesinde özellikle nüfus ve kentin büyüklüğü gibi nesnel kriterler mutlaka dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Numan Şeker, “Fen liseleri ile sosyal bilimler liselerine ek olarak bazı Anadolu liseleri, meslek liseleri ve imam hatip liseleri de merkezi sınavla öğrenci almalıdır. Merkezi sınav için öngörülen 60 sorunun kapsam geçerliliği düşük olacaktır. Bundan dolayı soru sayısı artırılmalıdır. Sınavın 6 ve 7. sınıfların konularını da kapsaması, halen 8. sınıfta bulunan öğrencileri okul dışı kaynaklara yönlendirme riski taşımaktadır. Dolayısıyla merkezi sınavın kapsamı 8. sınıf konularıyla sınırlandırılmalıdır. 6 ile 7’nci sınıf konuları dahil edildiğinde yine kaynak kitaplara müracaat edilecek ve büyük bir rant dönüşümünün tekrar yaşanmasına neden olacak” şeklinde konuştu.
Sınavsız yerleşecek öğrencileri yerleştirmede katı bir merkezi yerleştirme anlayışı yerine daha esnek bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğini hatırlatan Numan Şeker, “Ortaöğretime yerleşme ile ilgili iş ve işlemler merkezi olarak bakanlık tarafından değil; il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından yürütülmelidir. Okulların yerlerini hangi okullara sınavla alınacağını nüfusa ve yoğunluğuna göre il ve ilçelere bırakılmalı. İl ve ilçe müdürlükleri bu planlamayı yapması gerekiyor. Tam aksine bakanlık bunu yaparsa burada büyük bir sıkıntı olacağını düşünüyoruz” diyerek, şöyle devam etti: “Böylece, öğrenci ve ailelerin tercih ettiği okul türüne göre ikametlerine en yakın okula yerleştirilmeleri için yerel imkanların maksimize edilmesi amaçlanmalıdır. Zira hangi muhitte hangi okul türüne ne kadar talep olduğu önceden bilinmediği için, yaz başında netleştirilecek talepler doğrultusunda ve demokratik eğitim anlayışı çerçevesinde, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri söz konusu taleplere uygun bir arz oluşturmalıdır. Aksi halde, mevcut arz ile talep arasında büyük bir makas söz konusu olabilir.”
Sınavsız yerleştirme işlemi yapılacak okullara katı bir kontenjan ya da kapasite sınırlaması konulmamasının altını çizen Şeker, “Aksi halde, öğrencinin evinin en yakınındaki okula yerleşmeme ihtimali söz konusudur. Bundan dolayı, öğrencinin evinin en yakınındaki tercih ettiği okul türüne adrese dayalı olarak yerleşmesi esas olmalıdır. Adrese dayalı yeni sistemin bir boyutu da, il ve ilçelerdeki okul kapasitelerinin ne kadar yeterli olduğunu ortaya koyacak olmasıdır. Bugüne kadar yapılan yatırımların ne kadar isabetli ya da ne kadar çarpık olduğu ortaya çıkacak. Öğrenci yoğunluğunun çok, okullaşmanın az olduğu yerlerde ikili eğitime geçme zorunluluğu veya okullaşmanın çok öğrenci yoğunluğunun az olduğu yerlerde de bazı okulların atıl kaldığı durumlar söz konusu olacaktır. İl ve ilçelerdeki okul yatırımlarının bundan sonra öğrenci yoğunluğuna göre planlanması, sistemin uzun vadede işleyişi açısından önemlidir” diye konuştu.
Merkezi sınavla öğrenci alacak okullar için nitelikli okul yerine seçici okul tanımlaması yapılmasının şart olduğunu söyleyen Numan Şeker, “Bakanlık burada büyük bir hata yaptı. Bu doğru bir pedagojik açıklama değil. Bakanlık nitelikli okul dediğinde veliler ister istemez, ‘ben çocuğu nitelikli okula göndereceğim’ diyecek. Dolayısıyla bakanlık nitelikli, niteliksiz okul diyerek, baştan bir ayrım yapıyor. Herkes çocuğunu nitelikli okullara göndereceği için diğer okullar ne olacak? Niteliksiz okul. Oraya giden öğrenciler nasıl anılacak? Niteliksiz öğrenciler diye anılacak. Böyle bir yanlışa bakanlık nasıl düşebildi. Bu tanımlama tamamen değiştirilmesi gerekiyor. Ayrıca TEOG sınavının diğer sınavlara nazaran daha adil bir sınav olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bir sınava endeksleyerek yapılmıyordu. Çocuk bir sınavda rahatsızlanmış olabilir, sınavda başarısız olabilir ama onun telafisi veriliyordu. Daha sonra TEOG’ta sınavlar yapılıyordu ama şimdi tek sınav indirgenmesi bu sınav stresini ortadan kaldırmayı amaçlayan yeni sistemin mantığına da aykırı” diyerek sözlerini şu cümlelerle tamamladı: “Kervan yolda dizilir mantığıyla hareket edilmez bunun planlaması önceden yapılmalıydı. Tabi ki, aksaklıklar pratiğe yansıdığında ortaya çıkacaktır. İnşallah bunlar da düzeltilir” dedi.
İHA