Çorum’un Kargı ilçesine bağlı Yeşilköy’de tek başına yaşayan Kerziban Akçıl, bankada memur olan evin tek çocuğu ve nişanlı olan oğlu Hasan Akçıl (21)’ı 27 Mayıs 2000 tarihinde askere uğurladı. İzmir Narlıdere Zırhlı birlikler Komutanlığında vatani görevini tamamlamak için gün sayan Hasan Akçıl, terhisine 2 ay kala İzmir’den Çanakkale’ye tren ile tank sevkıyatında muhafız asker olarak görevlendirildi. Sevkıyat sırasında Eskişehir garında mola verildiği sırada vagondaki tanka çıkan Hasan Akçıl, tankın kapağını açmaya çalışırken yüksek gerilime kapılarak yaralandı. Kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen Er Akçıl, olaydan üç gün sonra hayatını kaybetti. Anne Kerziban Akçıl, oğlunun İzmir Narlıdere’de vatani görevini yaparken, Çanakkale’de yapılacak olan 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri için trenle sevk edilen tankta muhafız olarak görevlendirildiğini belirterek, “Trenin Eskişehir’de mola verildiği sırada oğlum Hasan Akçıl tankın üzerine çıkmış, o sırada yüksek gerilim çarpması sonucu patlama meydana gelmiş. Oğlumu Eskişehir Hava Hastanesi’ne kaldırmışlar. Orada ilk müdahaleyi yapmışlar. Hastaneye kaldırıldığında oğluma sormuşlar olay nasıl oldu diye? Hiç bir şey hatırlamıyorum demiş. İkinci kez sorduklarında cevap verememiş. Daha sonra oğlumu ambulansla Ankara Yanık Merkezine sevk etmişler. Bize haber verdiler. Biz hemen babasıyla birlikte Ankara’ya gittik. Burada 3 gün sonra hayatını kaybetti. Cenazesini köyümüze getirerek toprağa verdik’’ dedi.
“ACIMIZDAN ŞEHİT SAYILMADIĞINI ANLAMADIK” Bugüne kadar oğlunun şehit olarak bildiklerini ve oğlunun şehit sayılmadığını ise daha sonra tesadüfen öğrendiklerini anlatan, "Oğlumu defnettikten 17 gün sonra komşu köyümüz Halıköy’e de bir şehit geldi. Daha sonra Hacıhamza köyüne de bir şehit geldi. O cenazelerin ikisine de gittim. Orada askerler mezarlıkta şehide saygı atışı ve tören yaptılar. Bizim cenaze törenimiz böyle olmadı. Niye bu şehitlerin cenazesi böyle defnediliyor da benim oğlumun cenaze töreni böyle olmadı dedim. Ben acımdan oğlumun cenazesinde hiç bir şey bilemedim. Bunu araştırdığımda bana senin oğlun şehit sayılmadı, vazife malulü sayıldı dediler. Ben de o günden sonra her zaman sesim çıktığınca yetkililerle görüşmeye çalıştım’’ şeklinde konuştu. Konuyla ilgili görüşmek için Kaymakamlığa ve İlçe Jandarma Komutanlığına gittiğini ifade eden acılı anne Akçıl, “Kaymakamlığa ve komutanlığa gittim. Ben oğlumun hakkını arıyorum, ben devletten şehit sayılmasını istiyorum. Ben devlete 21 yaşında oğlumu gönderdim. Onlar bana beş harfi çok görüyorlar" şeklinde konuştu.
"CUMHURBAŞKANIMIZDAN DESTEK BEKLİYORUM" Daha sonra ilçe kaymakamıyla birlikte Jandarma Komutan’ının kendisini ziyarete geldiğini kaydeden Keziban Akçıl, "Kaymakam bey ve komutan ziyaretime geldi. Kaymakam bey bana herhangi bir ihtiyacın var mı, kömürün var mı? diye sordu. Ben de kendisine benim her şeyim var. Hiçbir şeye ihtiyacım yok. Ben sadece evladımın şehitliğini istiyorum. İhtiyacı olanlara verin. Benim alacak gücüm var dedim. Beni unutmayın beni ziyaret edin bu bana yeter dedim. Benim maddi olarak hiçbir beklentim yok. Ben sadece evladımın şehitliği istiyorum dedim" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmek istediğini belirten acılı anne, "Kaymakam beye Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da yanına gitmek istiyorum, keşke oraya da ulaşabilsem ama ulaşamıyorum. Geçenlerde Çorum’a geldi dediler fakat nereye ulaşayım, nereye gideyim. Gitsem yanaşamazdım. Bu konuyu kendisine anlatmak isterdim. Benim oğlum neden şehit sayılmasın? Askeriyenin emriyle tankın üzerinde gitmiş. Askeriyenin hastanesinde vefat etmiş. Böyle olur da nasıl şehit sayılmaz. Onlar şehit saysa da saymasa da benim oğlum Allah katında yine şehit ama resmiyette de neden şehit olmasın. Benim şimdi başka çocuklarım olsa askere gönderirken düşünürüm. Siz olsanız düşünmez misiniz?’’ diye isyan etti.
"OĞLUMUN ŞEHİT SAYILMAMASINDA İHMALLER VAR" Oğlunun şehit sayılmamasında ihmallerin bulunduğunu ve bu ihmallerin ortaya çıkmaması için de oğlunun şehit sayılmadığını iddia eden anne Kerziban Akçıl, "Benim oğlum yoğun bakımda ifade veremeyince, kazada diğer görevliler kendilerini kurtarmak için bir şeyler yaptılar. Oğlumun konuşma imkanı olmadı. Ben bir anne olarak oğlumu 3 gün ekrandan izledim. Yanına bile giremedim. İlk gece sadece bir kez el salladı. Sonra zaten vefat etti. Çok acı bir şey. Allah bu acıyı kimseye yaşatmasın. Evlat acını ben yaşadım hiç kimse yaşamasın. Ben şimdi korkumdan televizyon bile açamıyorum. Afrin’de şehit olur duymayayım diye. Ben aradan 17 yıl geçmesine rağmen bu yanlışlığın düzeleceğine inanıyorum. Yetkililere sesleniyorum sesimi duysunlar" ifadelerini kullandı. (Turan Ozan Acar/İHA)