Akseki’nin Bademli Mahallesi’nde daha önce ailelerin geçimini sağladığı kaşık üretimi yeni ustalar yetişmeyince azaldı. Mahalledeki son ustalardan 68 yaşındaki Hasan Ünal, atalarından öğrendiği mesleğini belediyeye ait küçük atölyede sürdürüyor. Ünal, dede mesleği kaşıkçılığa 7 yaşında babasının yanında çırak olarak başladığını söyledi. Eskiden belde statüsündeki Bademli Mahallesi’nde 350-400’e yakın ev bulunduğunu belirten Ünal, birçok kişinin evinin altına kurduğu atölyelerde kaşık ürettiğini dile getirdi. O zamanlar mahallelinin geçimini kaşıkçılıktan sağladığını kaydeden Ünal, “Nüfusun azalması, gençlerin de büyükşehirlere göç etmesiyle kaşık yapan usta sayısı azaldı. 68 yaşındayım. Ben bu sanatı babamdan öğrendim. Babam da dedemden öğrenmiş. 58 yıldır sanatımı sürdürüyorum. Babamla yaparken düz kaşık yapıyorduk. Eskisi gibi düz kaşıklar para etmiyor. Çeşitli kaşıklar yapmaya başladım” dedi.
“ZAMAN GEÇTİKÇE USTALAR AZALDI” Mahallenin eskiden kaşıkçı köyü olduğunu anlatan Ünal, "Şimdi ise bu sanat bitmek üzere. Ustaların çoğu öldü. Zaman geçtikçe ustalar azaldı. Burada usta kalmadı. Gençler mesleğe heves etmedi. Yeni ustalar çıkmadı. Kaşık yapan ustaların çocukları gurbete gitti. Yanıma bir çırak dahi bulamadım. Bir zamanlar kaşık ustasının bol olduğu ustaların yerine kaşık yapan köyde 3 kişi kaldı. Benim 4 oğlum var. Hepsine söyledim ’gelin bir taneniz dahi bu mesleği öğrenin’ dedim. Ama gurbete gittiler başka işlerle uğraşıyorlar. Onlar da bu mesleği öğrenmediler. Bu zanaatın yürümesini çok istiyorum. Köyümde zanaat kaybolacak diye üzülüyorum. Ömrüm yettiği müddetçe kaşık yapmaya devam edeceğim."
“EN İYİ KAŞIK ŞİMŞİR AĞACINDAN OLUR” İyi bir tahta kaşığın kızıl şimşir ağacından yapıldığını anlatan Ünal, "Bu ağaçtan yapılan oyun kaşığı, iyi ses çıkarması nedeniyle tercih ediliyor ama ağaçları da bulmak zor" dedi. Eskiden sipariş yetiştiremediklerini anlatan Ünal, "Karı koca herkes günde 10-12 deste kaşık yapardık. 300 den fazla kaşık ustası vardı. Konya’dan siparişler gelirdi. Eşeklere yükleyip Konya’ya götürüyorlardı. Herkes geçimlerini kaşık yapmakla sağlardı” ifadelerini kaydetti.
“BİR ZAMANLAR SOFRALARIN VAZGEÇİLMEZİYDİ” Eskiden sofralarda yemeklerin tahta kaşıklarda yendiğini anlatan Ünal, mutfakta da yemekleri yapmak için tahta kepçelerin kullanıldığını belirtti. "Tahta kaşık sofraların vazgeçilmeziydi" diyen Çakmakçı, "Tahta kaşıklara heves eden kalmadı. Şimdilerde ise en fazla oyun kaşığı ve süs kaşığı yaparak satıyoruz" şeklinde konuştu. Kaşık sanatının kendisi için vazgeçilmez bir meslek olduğunu da anlatan Ünal, "Onları işlerken mutlu oluyorum. Bilhassa süs kaşıklarının yapımı zor iştir. Emek isteyen iştir. Bunu herkes yapamıyor, şekil veremiyor. Kaşıkları 10 liradan başlayıp çeşitlerine göre 125 liraya kadar değişen fiyatlarla satıyorum" ifadelerini kullandı. Çevreden kaşık yapımını merak eden ziyaretçilerin de geldiğini anlatan Ünal, "Kaşığın nasıl yapıldığını görmek için insanlar ziyarete geliyorlar. Kaşık yapılıncaya kadar izliyorlar. Hatıra için kendilerine ve yakınlarına hediyelik kaşık yaptırarak hatıra fotoğrafı çektiriyorlar" dedi.
KAŞIĞIN YAPIMINI ANLATTI Dağlardan kesilmiş olan şimşir ağacının bıçkı ile boy boy kesildiğini anlatan Ünal, “Daha sonra keser ile ortadan bölünüp şekil veriliyor. Kaşığa şekil verdikten sonra oyma aletleri ile kaşık yapılıyor. Törpülenerek en son ince zımpara ile temizleniyor. Bu işlerin yapımı ise küçük kaşıkları 15-20 dakikada, büyük süs kaşıklarını ise bir buçuk günde yapıyorum.” (İHA)