Ilısu Baraj suları altında kalacak olan tarihi ilçe Hasankeyf’te 1960’lı yıllara kadar yaklaşık 700-800 dokuma tezgahı bulunduğunu belirten son dokuma ustalarından Mehmet Arif Ayhan, halk mağaralardan evlere indirildikten sonra dokuma tezgahlarının unutulduğunu söyledi. Hasankeyf’teki son 3 dokuma tezgahından birini işleten Arif Ayhan, “Bizim bu meslekte, 1960’lara kadar yoğun bir şekilde çalışma yürütülüyordu. Özellikle halk kalede, mağaralarda yaşarken yaklaşık 700-800 tezgah çalışıyordu o zaman. 1960’larda halk mağaralardan indirildiği zamanki o dönem Süleyman Demirel, Cevdet Sunay dönemiydi. İnsanların hala mağaralarda yaşadığını görüp aşağı indiriyorlardı. Jest yapıyorlardı aslında o zaman ama unuttukları bir şey var. Tezgahlar için bir alt yapı hazırlığı olmuyor. 49 metrekarelik afet evleri yapıyorlar. Dolayısı ile halk aşağı indiği zaman bir alt yapı olmadığı için tezgah unutulmaya başlanıyor" diye konuştu.
"700-800 TEZGAHTAN 3 TEZGAH KALDI"
Şuanda Hasankeyf’te 3 kişinin bu işi yaptığını söyleyen Ayhan, 700-800 tezgahtan sadece 3 tane kaldığını belirtti. Ayhan, "İki kişi çarşıda yapıyoruz, bir kişi de evde yapıyor. İşin doğrusu amcam öğretti bana bu mesleği. Amcamla 3 yıl dokuduk. Amcam hakkın rahmetine kavuştuktan sonra bu meslek ölmesin, amcamın bana bir hatırası olarak gördüm ve tezgahı kurdum, tezgahta dokumaya başladım. Şuanda bizim dokuduğumuz ve eskiden dokunanlar arasında çok fark var. Eskiden halk mağaralarda yaşarken daha çok kumaş dokuyormuş. Biz bilmiyorduk. İran’dan, Irak’tan, Suriye’den ve bölgeden tüccarlar gelip buradan alışverişini yapıp su üzerinden, Dicle Nehri üzerinden Bağdat’a kadar gittikleri söyleniyor. Şuanda biz bunun neresindeyiz? Artık bitti bitecek. Ciddi bir desteğin, bir yatırımın olması gerekir ki bunu tekrar canlandırabilelim. Şuanda uzak bir ihtimal gibi gözüküyor. Buraya gelen yetkili kişiler aslında bakıyor, bunu hayata geçirelim, bunu biraz daha kalkındıralım, canlandıralım diyorlar ama bunun sadece sözde kaldığını görüyoruz. En son eski Başbakanımız Ahmet Davutoğlu buraya gelmişti. Bende yerel rehber olarak refakat ettim. O bile değindi buna, bunu bir canlandıralım, tekrar bir dönüş, kalkındıralım dendi ama süreçten dolayı hem OHAL hem de bu baraj olayından dolayı sanki göz ardı edildi. Yeni yerleşim alanında ne olur onu bilemeyiz. Şuanda 3 kişiyiz bu 3 kişi de ben o kadar fazla dokumamama rağmen daha yeni yeni ben malzeme aldım, tezgah kurdum, dokumaya başladım. Pişman değilim, sanki el emeğine de saygı bitmiş gibi bir durum var ortada. Artık yavaş yavaş değişik şeyler dokuyacağım" şeklinde konuştu.
"TİFTİK KİLİMİNİN ANAVATANI HASANKEYF’TİR"
Satışta zorlandıklarını belirten Ayhan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Kilim dokuması yapıyorum. Hasankeyf’e özgü klasik kilimler. Bir de tiftik kilimler. Tiftik kilimler Siirt olarak duyulmaya başlandı. Patentini Siirt aldı. Şu anda Siirt’te 100’den fazla tezgah var. Patentini aldıkları için Siirt battaniyesi olarak geçiyor. Ama asıl anavatanı Hasankeyf’tir. 2-3 yıl önce bir dergiye konu olmuştu bunların anavatanı Hasankeyf diye. Siirt ayağa kalkmıştı. Onlar da halklı. 100’lerce tezgahları var şuanda çalışan. Bizde 3 tezgah, 4 tezgah var. Devlet bu konuda bize biraz destek olursa bir usta olarak elimden geleni yaparım. Elimi taşın altına koyarak bunun geliştirilmesi için, öğretilmesi için, yayılması için bir usta olarak elimden geleni yapamaya hazırım. Şuanda çırak yok. Kardeşim geldi okul okuyordu. Şuan kardeşim yanımda. Öğrenmek istiyor yavaş yavaş. Bu zamanla olacak bir şey. Sadece bunu dokumak değil, tezgahı kurmak, tezgahın iplerini, mekiklerini çünkü zor bir aşama. Benim düşündüğüm tezgah bu olmaması lazım. Daha çok ahşap bir tezgah olur. Eskiye yönelik dört basamaklı bir tezgahlar olur. Bununla ilgili nasıl bir çalışma yapabiliriz işin doğrusu bilmiyoruz ama inşallah elimizden geleni yapacağız”.
(İHA)