Habertürk'te Açık ve Net Özel'e konuk olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kübra Par moderatörlüğünde; gazeteciler Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz, Veyis Ateş ve Mehmet Akif Ersoy'un gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
"Neler oluyor?" sorusuna Bakan Soylu, "Organize suç örgütü liderinin bu iddialarının ve iftiralarının hepsi saçmalıktır. "Bunların muhatabı değiliz ve doğru bulmuyoruz" diyerek kenarda durabilirdik. Dikkat ederseniz iki videoda benimle ilgili bir şey yoktu ben kendim devreye girdim. Hepimiz eski Türkiye'yi biliyoruz. Bir siyasal katastrasyon gördüm. Bir tasarı bir kirli plan" dedi.
"SOKAĞIMIZDA BİR KİŞİYİ TARADIKLARINI GÖRDÜK"
Soylu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Çocukluğumdan itibaren siyasetin içerisindeyim. Birçok alanda demokrasi mücadelesi gerçekleştirdik. 80 darbesinin öncesini de gördüm. Gaziosmanpaşa'da bir evimiz vardı. Babam Adalet Partisi'nde siyasetçiydi. Eve çıkarken bodrum katımıza bomba konulup, konulmadığını kontrol ederek çıkardık. Şimdi ilkokul, ilkokul, lise hatta bazen yine 80 öncesi babamla beraber Adalet Partisi'nin programı olurdu. Gece karanlığında bazıları erketeler derler, köşede kenarda bir yere konuşlanmışsa onu hep seçici sanki bir şey yapılabilecek gözle bakarlardı. 80 öncesi okuldan döndüğümüzde Nazlı sokaktı bizim sokağımız, sokağımızda bir kişiyi taradıklarını öldüklerini gördük.
Gençlik kolları, ilçe başkanları, il başkanlığı, genel başkan yardımcılığı, genel başkanlık. Siyaset bize şunu öğretti, tam da Yunus'un ifade ettiği gibi ya da inancımızın bize öğrettiği gibi, ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün. Siyasette esas itibariyle size önemli hak veriyor. Bize her şeye cevap vermekle mükellefiz. Elbette ki her mesleğin kendine ait etik ve ahlakı olduğu gibi siyasetin, gazeteciliğin, marangozluğun bir ahlakı vardır. Kamplara prim kazandırmadan, bu çerçeve içerisinde bizim sorumluluğumuz. Bizim neslimiz hakikaten çok çekmiş bir nesil. Darbeler, yüzde 8 gecelik faizler, Amerika'dan parmak sallamalar gördük.
Bizim neslimizin bizden sonrakilere bir borcu var. Artık hiçbir şeyi o bize tevarüs olan maliyeti onlara aksettirmeden gelecek nesillere huzurlu bir Türkiye bırakabilmek. Bu işin temeli açık olmaktır. Benim hiçbir şeyden korkum yok. Müslümanız ve Allah'a teslimiz. Alengirli işler yapıyorsak, toplumun bize verdiği emanete halel getirecek işler yapıyorsak korku dağları aşar. Ne soracaksanız, ben bu akşam bütün müktebesatımla, samimiyetimle cevap vereceğiz.
Bir organize suç şüphelisinin, suçlusunun, yıllarca Türkiye'de herkesin bildiği, tanıdığı, hayatının nereden geldiği belli olan bu ismin iftiraları, iddiaları saçmadır. Bu iddialarla muhatap değiliz, bunu doğru bulmuyoruz. Birinci ve ikinci videoda dikkat ederseniz şahsımla alakalı hiçbir şey yok. Hepimiz eski Türkiye'yi biliyoruz. Bir delinin her türlü sapkınlığın içerisinde olan kişinin söylediği ipe sapa gelmez sözler olarak görmedim. İstihbaratımızda binlerce elemanımız var. Terör örgütleriyle diğer organize suç çeteleriyle nasıl mücadele ettiğimizi biliyoruz. Bazen en büyük uyuşturucu kaçakçılığını onlar vasıtasıyla öğreniyoruz.
Baktım ki, bir eleman bir spikerlik yapıyor. Bir sözcülük ortaya koyuyor. İddiaları ve iftiraları tamamen boş olsa da devlete laf ediyor, Türkiye'ye güya kendi adına vesayet ortaya koymaya çalışıyor güya, tırnak içinde. Ve herkese ipiniz elimde diyor ve Türkiye'de bir sessizlik hakim. Neticede terörle mücadele etmişiz, Türkiye'de suç çeteleriyle mücadele etmişiz darbe vurmuşuz. Uyuşturucu ile mücadele ediyoruz, etmişiz. En önemli yakalamaları, operasyonlar yapmış sonuç elde etmişiz. FETÖ ile mücadele ediyoruz. DEAŞ yanı başımızda. Türkiye bunlarla mücadele ederken sanki birileri Türkiye'nin sahayı temizlemesinden ya ürkerek ya da son kaleyi kaptırmamak için bir hamleye gidiyorum.
Yıl 2005. Ben Başbakan Yardımcısıyım. AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu. Başbakan Davutoğlu. 7 Haziran seçimleri öncesi MYK toplantısında 'Biz HDP ile anayasa yapabiliriz' diye bir cümle çıktı ağzından. Hepimiz baktık. Seçim geçtikten sonra AK Parti çoğunluğu elde edemedi, tek başına iktidar kurabilme kabiliyeti oluşmadı. Ya CHP ile ya diğer siyasal partilerle bir araya gelecek. Bugünkü gibi hatırlıyorum. İlk MKYK toplantısında bugün Deva Partisi'nin başkanı Ali Babacan, "Bu işlere bakmamalıyız, şu anda ekonomiyi ayakta tutmalıyız" dedi.
Dedim ki, "Bizim sorumluluğumuz bugün demokrasiyi ayakta tutmak ve hükümeti kimin kurabileceğine ait çabalarımızı gerçekleştirebilmek". Bu seçim tamamlanmamıştır, kampanya devam etmektedir, dedim. Kasım'da da seçim oldu. Sayın Davutoğlu ve ekibi CHP'yle AK Parti'nin iktidarı için canhıraş mücadele verdiler. Bir kısım arkadaşlarımız bunun doğru olmayacağını, Türk siyasetinin doğasına aykırı olduğunu, Türkiye'yi başka bir tarafa doğru getirebileceğini ortaya koydu.
Büyük bir mücadele başladı. Bir taraftan HDP ile anayasa yapabilme kabiliyeti ortaya koyan birisi. Dert Recep Tayyip Erdoğan. Onu külliyede enterne edip, hareketsiz halde bırakan, ABD'nin Avrupa üzerinden uyguladığı politikayı Türkiye'de hakim kılmak. Bunun doğru olmadığını söyledik. Tartışmalar o kadar şiddetli oluyordu ki, bir ara sayın Davutoğlu tam anlamıyla dengesi kayboldu, 'Hepinizin odalarında neler konuştuğunu dinletiyorum ve biliyorum' dedi. 7 Haziran 2015-1 Kasım 2015 arasındaki süreci anlatıyorum.
Ben partinin teşkilat başkanıydım. 'Hepinizin odalarında neler konuştuğunu tek tek biliyorum' diyordu MYK üyelerine söyledi bunu. Koalisyon tartışmaları yaşandığı zamanlar. 'Hepinizin neler söylediğinizi biliyorum' dedi. Biz donduk, arkadaşlarımızla birbirimize baktık. Bunun Türkçe ne anlama geldiği apaçık ortada. Daha sonra çeşitli dedikodular çıktı, fiziki takibin yapıldığı yönünde ama karineye ulaşamadık.
Sayın Cumhurbaşkanımızla bugün gibi hatırlıyorum Külliye'de birlikte olduk. 'CHP ile iktidar hazırlığı söz konusu, genel gidişat bu' dedim. 'Sen ne düşünüyorsun' dedi. Dedim ki, 'Rahmetli Erbakan 1974'de yaptı üzerinden darbe geçti. Yarım yamalak da olsa Refahyol 'a ancak geldi. 1994'de SHP ile beraber yaptık, veladdalin amin! Türk siyasetinin doğasına uygun bir doğa değil. Vatandaş iki tarafı birbirini denetlesin diye, birbiriyle uzlaşsınlar diye değil, tam tersi birbirini kontrol etsinler diye 1800'lerin sonundan itibaren bir siyasal sistem kuruldu. Bunu getirip dışarıdan angaje edilmemiş. Doğal bir serüven bu. Bu serüven ne zaman bozulmuşsa sıkıntı meydana geldi. Sayın Cumhurbaşkanımıza 'ben bunun yanlış olacağını düşünüyorum' dedim. 'Haklısın' dedi.