İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü Uzm. Dr. Özgür Şamilgil, genç yaştakilerin çekici bulduğu bu küçük dairelerin, 30’lu 40’lı yaşlardakiler için hayatı daha çekilmez ve sağlıksız hale getirdiğine dikkat çekiyor. Kalabalık, camları açılmayan, kendi büyük, çalışan için küçük yaşam alanları sunan sağlıksız plazalarda çalışanların evlerine döndüklerinde de rahatlayabileceği bir ortam olmadığına dikkat çeken Şamilgil, "Küçücük alanlara sığdırılan örneğin duvara kaldırılıp kapatılan yemek masaları ve hatta yataklardan ibaret yalnızca uyumak ev işe gitmeden önce kahvaltı etmek için kullanılan bir mekândan ibaret olan evler, stresten bir kaçış yolu olacağına sağlığı tehdit ediyor. Bu tür evler sadece erişkinlerin değil sürekli hareketli olan çocukların da sağlıklı gelişmesine engel oluyor. Dar evlerde yaşayan çocukların daha çekingen olduğu, çalışma ve konsantre olma sorunu yaşadığı, fazla kilolu olduğu biliniyor. Rahatlama, kendi gösterebilme gibi temel psikolojik ihtiyaçlar bu ortamlarda maalesef sağlanamıyor. Dar ve fiziki koşulları yetersiz evlerde yaşayan çocuklarda madde bağımlılığına daha çok rastlanıyor" dedi.
HASTA BİNA SENDROMUKapalı devre havalandırma sistemi olan camları açılamayan yapay ışıklandırılan ev ve iş yerlerinde yaşayanlarda Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre Hasta Bina Sendromu görülebiliyor. Bu hastalık kedisini, bu tür binalardaki halı, perde, mobilya ve duvar boylarındaki kimyasal maddelerin göz, burun, boğaz, cilt gibi duyusal organlarda tahriş ve sinir sitemi üzerine zehirli etkilere bağlı bazı şikayetler ve mikrobi hastalıklara daha sık yakalanma gibi sorunlarla ortaya çıkıyor.
Kişiler tat duyusunda bozukluk, kas kemik ağrıları, yorgunluk, baş ağrısı, sinirlilik, kuru öksürük, gözlerde sulanma, nefes darlığı, dikkatsizlik, kilo artışı gibi karmaşık şikayetlerden yakınıyorlar. Hasta binalarda yaşayanlarda antidepresan antiallerjik gibi çeşitli ilaç kullanımının daha fazla olduğu biliniyor.
D vitamini üretimi için gerekli olan güneşten gelen UV-B ışını camdan geçemiyor. Başta kemik kas hastalıkları olmak üzere depresyon, kanser, romatizma, kalp damar, beyin sinir sistemi, bağışıklık sistemi zayıflığı, hormonal hastalıkların D vitamini eksikliği ile yakından alakalı olduğu biliniyor.
Plaza benzeri işyeri ve evlerdeki halı, boya ve mobilyalarda kullanılan yapay kimyasal maddelerin, ofis cihazlarından çıkan görünmez buharlara, iyi temizlenmeyen klima filitrelerinde biriken mikroplara sürekli maruz kalanlarda uzun vadede birçok hastalığın ortaya çıkma olasılığı artıyor.
Yapılan araştırmalar, doğamızın vazgeçilmez bir parçası olan mikroplardan uzak, toprağa ayak basmadan, evcil hayvanlardan, çiçekten, böcekten, ağaçtan uzakta büyüyen çocukların erken yaşta başta allerji, astım, kalp damar hastalıkları, romatizmal hastalıklar, obezite, şeker ve kansere yakalanma olasılıklarının arttığı biliniyor.
ÇÖZÜM DOĞADAEvde veya işte oturarak zaman geçirenlerin diyabet ve kalp hastalığı riski 2 kat artıyor ve 30 dakikalık egzersizin bile faydasını götürüyor, 1-2 saatte bir 2 dk kalkıp yürümek gerekiyor. Düzenli egzersiz meme ve kolon kanseri riskini yüzde 25-30 azaltıyor. Harvard mezunlarının uzun yıllar takibini içeren bir araştırmaya göre 1 saatlik egzersizin beklenen ömrü 2 saat uzattığı, kalp krizi olasılığını yüzde 35 azalttığı bildiriliyor.
Birçok araştırma, düzenli egzersiz yapanların ömrünün, hareketsiz yaşayanlara göre sağlıklı olarak 7 yıl kadar daha uzun olduğunu gösteriyor.Japonya’dan bir araştırmaya göre, ormanda 2 saatlik yürüyüş bağışıklık hücrelerinin kısa sürede artmasını, güçlenmesini sağlıyor. Bahar aylarında daha sık görülen soğuk algınlığı virüsleri, grip virüsleri kadar ağır hastalıkların oluşmasını sağlıyor. Ayrıca düzenli egzersiz yapanlar hem yüzde 50 daha seyrek yakalanıyor. Yakalandığında kendini yorgun hissetmiyorsa, egzersize devam etmekle yüzde 30 çok daha çabuk iyileşiyor.
Yaşam alanı seçiminde, işe ve okula uzak, daha ucuz ama daha doğal ve konforlu evlerde yaşamanın getireceği birçok faydanın, zaman kaybı, trafikte geçirilecek stres ve hava kirliliğine maruz kalmanın getireceği risklerle karşılaştırılarak karar verilmesi gerekiyor.