Eğitim İş Bursa Şubesi Başkanı Özkan Rona; Milli Eğitim Bakanlığı ile Hizmet Vakfı arasında gerçekleşen protokolü eleştirerek, “cemaat mensupları okullarımıza kolaylıkla giriyor, seminer adı altında yürüttükleri sohbet toplantılarıyla çocuklarımızı örgütlüyor ve körpecik zihinlere inanç adı altında bir cemaatin fikirlerini aşılıyor” dedi.
“Devletten temizlenen bir cemaatin yerine başka bir cemaatin devlet olanaklarıyla benzer çalışmaları yapmasının sağlandığını açıkça gösteren faaliyetlerin olanca hızıyla devam ettiğini görüyoruz” diyen Rona, “cemaat ve tarikatların devlet içinde yuvalanmasının yarattığı bu karanlık tabloya rağmen bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizi yönetenlerin bu tablodan hiç ders almadıklarını görebiliyoruz” şeklinde konuştu.
Eğitim İş Bursa Şubesi’nin basın açıklaması şu şekilde;
Değerli Basın Mensupları;
Basın toplantımıza "15 Temmuz'da Türkiye'de ne yaşandı? 15 Temmuz'u yaratan yapı nasıl örgütlendi ve güçlendi?" sorusuna yanıt arayarak başlamak istiyoruz.
Hep birlikte yaşadığımız, Türkiye'nin en karanlık gecelerinden birisi olan 15 Temmuz'da çeşitli yollarla, devletin en üst kademesinden verilen desteklerle, devletin içinde yuvalanan bir dinci cemaat, ülkeyi ele geçirmek üzere kendi silahlarıyla, kendi tanklarıyla ve kendi savaş uçaklarıyla kendi ülkesine saldırdı. O kanlı gecede kendi insanına acımasızca kurşun yağdıranlar, yine bu ülkenin insanlarıydı. Yoksul halkımızı "çocuklarınıza ücretsiz dini eğitim vereceğiz" ve "çocuklarınıza milli ve manevi değerleri öğreteceğiz" diye kandıran bu yapı, halkımız için kutsal olan bu değerlerin maskesiyle, bağlı bulundukları cemaatin bünyesine yeni insanlar kazandırmak için çalıştı. Verdikleri eğitim "lidere koşulsuz itaat" temeline dayanıyordu. Kendi ülkesine ihanetin bile kutsal bir amaç olduğuna inandırılan kişilerin düşünce dünyaları, henüz okul sıralarında, körpecik zihinlerine zehirli fikirler aşılanarak zincirlendi. Ülkeyi yönetenler toplumu denetimleri altına almak için bu cemaatin çalışmalarına olanaklar yarattı, para desteği sağladı, yasal engelleri kaldırdı, okullara ve evlere sızmalarını kolaylaştırdı, çocuklarımızı bu yapıya teslim etti. Tüm bunların ülkemize maliyeti ise ağır oldu. 15 Temmuz'da 250 yurttaşımızı kaybettik, yüzlercesi yaralandı ve sakat kaldı, ilan edilen OHAL bir rejim haline geldi, kişi hak ve özgürlükleri askıya alındı, hukuk işlemez, meclis çalışamaz duruma getirildi. Ekonomi bozuldu, iç güvenlik tehlikeye girdi, cezaevleri dolup taştı, 100 binin üzerinde kamu çalışanı işten atıldı, yurt dışına kaçan terör örgütü üyeleri nedeniyle uluslararası ilişkilerimiz bozuldu...
Cemaat ve tarikatların devlet içinde yuvalanmasının yarattığı bu karanlık tabloya rağmen bugün yaşananlara baktığımızda ülkemizi yönetenlerin bu tablodan hiç ders almadıklarını görebiliyoruz. Bu türlü dinci yapılanmaları devletten temizliyoruz söyleminin bir aldatmacadan ibaret olduğunu, devletten temizlenen bir cemaatin yerine başka bir cemaatin devlet olanaklarıyla benzer çalışmaları yapmasının sağlandığını açıkça gösteren faaliyetlerin olanca hızıyla devam ettiğini görüyoruz.
Yine okullarımızda, milli eğitim bakanlığı eliyle başka bir cemaat, benzer yöntemlerle örgütleniyor, çocuklarımız bir başka cemaate terk ediliyor. Sözde milli ve evrensel değerleri öğretme bahanesiyle devlet okullarının kapıları bir başka cemaate açılıyor. Milli Eğitim Bakanlığı ile Hizmet Vakfı adındaki Nur Cemaatine ait vakıf arasında yapılan protokolle bu vakfın belirlediği cemaat mensupları okullarımıza kolaylıkla giriyor, seminer adı altında yürüttükleri sohbet toplantılarıyla çocuklarımızı örgütlüyor ve körpecik zihinlere inanç adı altında bir cemaatin fikirlerini aşılıyor.
Hizmet Vakfı adlı bu yapının Bursa'daki okullarda sohbet toplantıları yapmak üzere görevlendirdiği kişilerin listesini incelediğimizde ortaya vahim bir tablo çıkıyor. Bursa'daki 370 ilkokul, ortaokul ve lisede bütün bir yıl boyunca sohbet toplantısı yapmak üzere görevlendirilen 282 kişi hakkında yaptığımız araştırmada, çocuklarımıza "değerleri" öğretmek için görevlendirilen bu kişilerin büyük çoğunluğunun öğretmenlik eğitimi almadığını görüyoruz. Bu 282 kişiden yalnızca 89'u öğretmen olarak belirtilmiş. Çocuklarımıza eğitim vermek üzere okullara giren bu kişilerin arasında Mühendis, Mimar, İşletme- İktisat ve Büro Yönetimi mezunları, Bilgisayarcı, Mali Müşavir,Sağlıkçı, Muhasebeci, Avukat, İlahiyatçı, Memur, Emekli, Kimyacı, Teknisyen, Pazarlamacı, Antrenör ve Esnafların bulunduğunu görüyoruz. Bunların dışında "Gönüllü Öğretici" olarak belirtilen ve eğitim seviyesinin ne olduğu dahi bilinmeyen çok sayıda öğretici görevlendirilmiştir. Belki de bir çoğu ilkokul mezunu bile değildir. Oysa ki öğretmenlik bir meslektir, iyi bir üniversite eğitimi ve uzmanlık gerektirir. Her önüne gelenin yapabileceği bir iş değildir. Nasıl ki biz öğretmenler inşaat projesi çizmiyor, hasta muayene etmiyor, muhasebe dosyası düzenlemiyorsak, öğretmenlik eğitimi almamış kişilerin de "öğretici" adı altında okullarda eğitim vermesini kabul edemeyiz. Pedagoji eğitimi almamış kişilerin eğitim vermeye çalışması çocuklarımızda telafisi imkansız sorunlar yaratacaktır. Öğretmenlik her önüne gelenin yapabileceği bir iş ise o halde eğitim fakülteleri neden vardır ve gençlerimiz 4 yıl boyunca bu okullarda neden vakit harcamaktadır?
Görevli listesindeki isimlerin sosyal medya hesaplarını incelediğimizde, bilgilerine ulaşabildiğimiz kişilerin paylaşımlarında bir çok ortak yönünün olduğunu da görebildik. Bu görevlilerin
Hepsi, aynı tarikatınüyesidir, bu tarikatın fikirlerini ve anlayışını yaymayı görev edinmişlerdir. Bu kişiler iktidar partisinin açık destekçisidir, siyasal paylaşımlarla iktidar partisini övmeyi ve politikalarını yaymayı, muhalefet partilerini de kötülemeyi görev edinmişlerdir, Paylaşımlarıyla 16 Nisan Halk Oylaması'nda "EVET" i açıktan desteklemiş kişilerdir, Aralarında kız çocuklarının küçük yaşlarda örtünmesi çağrısı yapan, medrese eğitimine özenen, karma eğitim karşıtı ve laik eğitime düşman çok sayıda kişi vardır, aralarında, kadınla erkeğin tokalaşmasını yasak gören anlayışta kişiler vardır, Görevli listesinde tarihi gerçekleri çarpıtan, harf devrimine karşı olan, ve ne acıdır ki fesli tarih yalanlarıyla Atatürk'e düşmanlık eden kişiler vardır.Şimdi bu kişiler Milli Eğitim Bakanlığı eliyle okullarımıza sokulmakta, bu karanlık düşüncelerini çocuklarımıza aşılamaları için imkan yaratılmaktadır. Üstelik bakanlıkla yapılan protokol şartlarına da uyulmamaktadır. Protokol gereği gönüllü öğrencilere, veli izniyle, seminer şeklinde, ders saatleri dışında yapılması gereken bu çalışmalar; okullardaki tüm öğrencilere, izin almaksızın, okul dersleri alınarak, sınıfta ve okul idarecilerinin baskısı ile zorunlu tutularak yaptırılmaktadır.
Değerli Basın Mensupları;
İktidar partisi OHAL marifetiyle fetöyü temizliyoruz adı altında devlet okullarını yeni cemaatlerin, yeni tarikatlarınhizmetine açmakta, fetönün boşluğu bir başka tarikat ile doldurulmaktadır.
Her türlü milli ve evrensel değerin öğretilmesinin yeri okuldur ve okullarımızda bu değerleri en doğru şekilde öğretebilmek içinyetiştirilmiş öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü, ülke sevgisini, demokrasiyi, insan haklarını ve toplumsal değerleri öğretmek, öğretmenlerin işidir. Bursa'da devlet okullarında 30.000, ülke genelinde ise 900.000 eğitim fakültesi mezunu öğretmen görev yaptığı halde, okullarımızın bu tarikatın mensuplarına açılması gösteriyor ki asıl amaç değer öğretmek değil, yaratılmak istenen yeni fetölerin tohumlarını atmaktır.
Tüm bu yaşananların ışığında görüyoruz ki okullarımız artık çocuklarımız için güvenli bir yer olmaktan çıkmıştır. Anne ve babalara buradan sesleniyoruz. Okullarımızda yürütülen çalışmaları yakından takip ediniz. Bilginiz ve onayınız olmadan çocuklarınıza zorla yaptırılan bu türlü tarikat eğitimlerinden çocuklarınızı uzak tutunuz. 15 Temmuz'un failleri de tam olarak bu yollarla yetiştirildi. Yaşamdaki en kıymetli varlıklarınız olan çocuklarınızın "değerler eğitimi" adı altında tarikatlarca örgütlenmesine izin vermeyiniz. Yarın her şey için çok geç olabilir.
Biz Eğitim-İş olarak, laik ve bilimsel eğitimin yok edilmesi için eğitim alanı ile inanç alanını birbirine karıştıran, çocuklarımızı siyasal iktidarın ideolojik hedeflerine ulaşmak için kullanan, bu tür bilim dışı ve pedagojik açıdan son derece sakıncalı uygulamaların takipçisi olmaya, velilerimizi bu tehlikelere karşı uyarmaya, okullarımızda düzenlenen bu faaliyetleri takip etmeye devam edeceğiz.