Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, Marmara Bölgesi’nde Deprem ve Tsunami Zararlarının Azaltılması ve Türkiye’de Afet Eğitimi Projesi (MarDİM Projesi) çalışmalarının sonuçlarını açıkladı. Programda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener Marmara denizinde daha önce de çalışmalar yapıldığını ancak MarDİM Projesi’nin bu alanda yapılmış en uzun soluklu çalışma olduğunu belirtti. Bu projeyle Marmara denizi altındaki fayın özelliklerini anlama şansı yakaladıklarını vurgulayan Özener, “En önemli bulgu fayın adaların kuzeyinden Tekirdağ’a kadar tek bir özellik taşımadığıdır. Fayın farklı kesimlerinde farklı davranışlar gözlemledik. Tekirdağ ve Silivri arasında daha yoğun sismik aktivite olduğunu, o kısmın görece olarak diğer parçaya göre daha az risk taşıdığını, asıl risk taşıyan bölgenin Silivri’den adaların kuzeyine kadar olan bölge olduğunu söyleme şansımız var. Keşke ‘Marmara’da deprem olmayacak’ diyebilsek. Marmarada her zaman risk var. Arada kırılmayan bir parça var ama bunun tek parça kırılması ile parçalı kırılması arasında büyük farklılıklar oluyor. Deprem büyüklükleri konusunda farklı öngörülerimiz olabilir ama bu hiçbir zaman deprem dolayısıyla olacak hasarların minimize olacağı anlamına gelmez” diye konuştu. Proje kapsamında fay ve tsunami modellerinin çıkartıldığını ve olabilecek hasarları tespit etme şansı yakaladıklarını söyleyen Özener, “Biz örnek olarak Zeytinburnu ve Tekirdağ için yaptık bu çalışmayı. Arzu edildiği takdirde tüm İstanbul için, ilçe belediyeleri için bu hasar görebilirlik analizi yapılabilir” şeklinde konuştu.
“DEPREM GECİKTİKÇE ENERJİ VE DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜ ARTACAK” Özener Marmara depreminin kaçınılmaz olduğunu kaydederek, “Ancak deprem geciktikçe enerji artacaktır ve olacak depremin büyüklüğü artacaktır. Mantık bu. Ne kadar çok enerji birikirse olacak depremin büyüklüğü daha fazla olacaktır. Bu deprem 5 sene, 10 sene belki 50 sene sonrasında da olabilir. Bugün olması ile 50 sene sonra olması arasında enerji farkı olacak. Bilimsel açıdan çok fark var 7.2 ile 7,4 arasında. Fakat afet zararları azaltılması açısından ‘7.2 olursa zarar olmayacak, 7.4 olursa olacak’ diyemiyoruz. 7 üzerindeki herhangi bir deprem Marmara’da yıkıma ve can kaybına yol açacaktır” ifadelerini kullandı. İstanbul’un olası Marmara depreminden nasıl etkilenebileceği yönündeki bir soruyu da yanıtlayan Özener 17 Ağustos 1999 yılındaki depremi hatırlatarak şunları söyledi: “1999 depremi 100 kilometre uzaktaydı İstanbul’a. Ne kadar etkilendik. Ciddi anlamda hissettik. Bu deprem İstanbul’a 10-15 kilometre mesafede olacak. Bunun etkisi, yıkımları 17 Ağustos’a göre daha fazla olacak İstanbul için”
"TSUNAMİ DALGALARI 2-3 METREYİ BULABİLİR" Marmara’da olası bir depremde tsunami dalgalarının da 2-3 metreyi bulabileceğine işaret eden Özener, ancak depremin yol açacağı hasarın tsunamiye göre daha büyük olacağını kaydetti. Prof. Özener deprem erken uyarı sistemlerinden de bahsederek şunları söyledi: “Marmara denizinde fay kıyıya çok yakın. Depremin iki farklı dalgası var. Bu ikisi arasında hız farkında yıkıcı dalganın ne zaman gelebileceği hakkında bilgi alıp, bunu çeşitli sistemle uyarı mesajı veriyoruz. Bu mesaj fay yerleşim alanlarına çok yakın olduğu için maalesef 5 ve 7 saniye arasında oluyor. Japonya açıklarında fay hattında olan bir depremin kıyıya ulaması 1.5 dakika sürebiliyor. Bizim fayımız çok yakın olduğu içni 5-7 saniye arasında uyarı şansı var. Bu sinyali alan kuruluşlar İGDAŞ, Marmaray gibi kurumlar. Marmaray mesela bu uyarıyı alıp en yakın istasyona tahliye yapabilecek, İGDAŞ doğalgazı kesecek. Ona göre önlem ama şansları var. Bu uyarı sistemi ‘Hemen camdan atlayın, kapıdan kaçın’ gibi bir sistem değil” (Mustafa Esen/İHA)