CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Bilkent Otel’de düzenlenen "Eğitimin Üç Şartı, Bilimsellik, Laiklik, Adalet” başlıklı çalıştayın açılış konuşmasını yaptı. Türkiye’nin en temel sorununun eğitim olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Türkiye, hem bölgesinde hem dünyada saygın bir ülke olmak istiyor. Bunun tek yolu var, eğitim. Eğitimin önemini vurgulayan temel kural bakanlığın adının başında milli olmasıdır. Adı üstünde Milli Eğitim Bakanlığı. Eğer bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız o ülkeyi işgal etmenize gerek yok. Sadece ve sadece eğitim sistemini bozacaksınız. Eğitim sistemini bozduğunuz andan itibaren o ülkenin geriye gittiğini görürsünüz. Tarih, bunun örnekleriyle doludur. Osmanlı’ya bakın. Bilime verilen önemi, eğitime verilen önemi görürsünüz. Devletlerin yıkılışındaki temel gerçek, eğitimin o devletlerde iflas etmesidir. Eğer bir ülkede eğitim, gelecek yüzyılı belirlemiyorsa, dünyayla rekabet edebilecek bir yapıyı oluşturamıyorsa, beşeri sermayeyi oluşturamıyorsa toplum geriye gider ve bir süre sonra yok olur. Osmanlı’nın batışına bakın, bu gerçeği bütün çıplaklığıyla görürsünüz. Biz, yaşanmış gerçeklerden ders alarak geleceği inşa etmek zorundayız. Eğer yaşanmış gerçekleri tekrar edersek kendi sonumuzu kendimiz hazırlamış oluruz" ifadelerini kullandı.
“EĞİTİMDE REFORM SÜREKLİ OLMASI GEREKEN BİR ŞEYDİR”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Eğitimin bir partiyle, bir grupla ilgisi yoktur. Eğitim, toplumun hangi görüşten, hangi kimlikten, hangi inançtan olursa olsun hepimizin ortak sorun alanıdır. Neden ortak sorun alanıdır? Çünkü insanlığın doğuşundan bu yana sorun alanları tükenmemiştir, bundan sonra da tükenmeyecektir. Eğitimde reform sürekli olması gereken bir şeydir. Reformu bir kez yaptık ve olay bitti, hayır, olay asla bitmiyor. Eğitimde reformu nasıl yapmalıyız, kimler yapmalı? Eğitimde reformu bu işin uzmanları, araştıranlar, bu işi dünya çapında sorgulayan insanlar yapar. Bu ülkede yaşayan bütün çocuklar hepimizin çocuklarıdır. Çocuklarımızı okula huzur içinde gönderebiliyor muyuz? Mahalledeki okulumuzdan memnun olmadığımız için çocuğumuzu başka bir yerdeki okula gönderiyoruz. Neden? O okulda daha iyi ders veriliyor diye. Demek ki aşılması gereken, yaşanan sorunlar var. Eğitimde reformun altına imza atacaklar, liyakat sahibi kişilerse hiçbir sorun yok. Orada sorunlar çözülür. Neden? Aklın egemen olduğu bir masada sorunlar çözülür. Ama siz orada değil de sorunu görüp, fakat başka amaçlarla çözüm üretiyorsanız eğitimi perişan edersiniz. Eğitim, çocukların bir siyasal partinin arka bahçesinde okuyan okullarda gerçekleştirilmesini sağlamak değildir. Eğitim, çağdaş uygarlığı yakalamaktır.”
“4+4+4 SİSTEMİ BAKANLAR KURULUNDA GÖRÜŞÜLMEDİ”
’Eğitimde reform’ diye ortaya konulan 4+4+4’ü kimlerin yaptığını soran Kılıçdaroğlu, “Gerçekten ibretlik bir olaydır. 4+4+4 eğitim sistemi, parlamentoya bir kanun teklifi olarak verildi. Yani 4+4+4 sistemi Bakanlar Kurulunda görüşülmedi, Milli Eğitim Bakanlığında görüşülmedi, Milli Eğitim şuralarında görüşülmedi. Kalkınma planlarında yoktu. Altına 5 vekil imza attı. 5 milletvekilinin hiçbiri eğitimci değil. Bu tablo, başlı başına eğitimin nasıl katledildiğini gösteriyor bize. Buna itiraz ettik, yanlış yapıyorsunuz dedik. AYM’ye kadar götürdük olayı. Bugün, bütün anneler çocuklarını sabah okula gönderirken huzur içinde göndermiyor. Parası olan çocuğunu özel okula gönderiyor. Yoksul olan ise zorunlu olarak devlet okuluna gönderiyor. Varsılla yoksul arasındaki eğitim harcaması arasındaki fark 78 kat. Hepimizin oturup düşünmesi lazım. Bu işin sağı solu yok, bu işin ortası yok. Bu işi akıl masasına yatırmak ve orada görüşmek zorundayız. Çözüm üretmek zorundayız çocuklarımız için, Türkiye için. Yapmazsak görevimizi yerine getirmemiş oluruz" şeklinde konuştu.
“ÖĞRETMENLERİ BAŞ TACI YAPMAYAN BİR TOPLUMUN GELECEĞİ YOKTUR”
"Öğretmenleri baş tacı yapmayan bir toplumun geleceği yoktur” diyen Kılıçdaroğlu, “Eğer bir ülkede öğretmeni açlığa mahkum ederseniz, öğretmen ’aybaşını nasıl getiririm?’ diye düşünürse çocuğumuza yeterli zamanı ayıramaz. Öğretmeni baş tacı etmenin yolu, öğretmene özgürlük alanı vermek ve öğretmeni mali açıdan güçlendirmektir. Bugün gönüllü olarak bütün terör örgütünün bulunduğu bölgelere gidenler öğretmenlerdir. Oradaki çocuklara yurt sevgisini, vatan sevgisini, bayrak sevgisini aşılayan öğretmenlerdir. Biz, öğretmenlerimizi sürüyoruz. Okullar açılacak, binlerce öğretmenin tayini çıkıyor. Eşi bir tarafa, kendisi bir tarafa. Akıl var, mantık var. Aile bölünür mü? Tayin çıkaracaksan objektif kriter koyarsın. Objektif kriterlere göre kişi hangi bölgeye tayini çıkacağını bilir. Bütün bunları yok ederek, eğitim sistemini allak bullak yaparak nereye gidecek, Türkiye’yi nereye taşıyacaksınız?" açıklamasında bulundu.
“MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DAHA DÜNE KADAR FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ELİNDEYDİ"
UNICEF’in yaptığı bir çalışma olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Türkiye, eğitim kalitesi bakımından 41 ülke arasında sonuncu. Bizim çocuklarımız mı yeteneksiz? Hayır, çocuklarımız yetenekli. Çocuklarımızın yeteneğini eğitimle köreltiyoruz. Yanlış eğitiyoruz çocuklarımızı. Bilimsel eğitmiyoruz. İşin uzmanı eğitim politikalarını belirlemezse sonuç böyle olur. Adı ’milli’ olan bir bakanlıkta ’gayri milli’ eğitim yapılırsa bu olmaz. Kendi tarihine saygı duyması lazım. Eğitim konusunun önemini kavrayan bu cumhuriyeti kuranlardır. ‘Cumhuriyetin kuruluş değerlerine dönmemiz gerekir’ dememizin temelinde yatan da budur. Öğretmenlerimiz çok iyi; ama onların önü kesiliyor. Üniversitelerimiz bilgi üretemez noktaya geldi. İran üniversitelerinin ürettiği bilgi sayısı Türk üniversitelerini geçti. Bu beni rahatsız ediyor ama iktidarı hiç rahatsız etmiyor. Onlar rahatsız olmuyor. Biz bunu söylediğimizde okulların, öğrencilerin hangi noktaya geldiğini dillendirdiğimizde bize şunu söylüyorlar; ‘Siz terör örgütüyle aynı dili konuşuyorsunuz.’ Sanki Milli Eğitim Bakanlığını FETÖ terör örgütüne biz teslim etmişiz gibi. Milli Eğitim Bakanlığı daha düne kadar FETÖ terör örgütünün elindeydi. Onlar yönetiyordu bakanlığı. Onlar ne istedilerse verdiler. Kendileri de itiraf etti. Devlet okullarında çalışan öğretmen ne istedi de neyi vermediler. Ne istediyse hiçbir şeyi vermediler. Paralel eğitim sistemi kurdular. Biz bunu dillendiriyoruz rahatsız oluyorlar. Zaten siz rahatsız olun diye dillendiriyoruz. Hala sorun tam çözülmüş değil. Biz, çocuklarımızın güzel, çağdaş, bilimsel bir eğitim almasını istiyoruz. Bir siyasal partiye militan yetiştirme yeri değildir okullar. Eğer okulları siyasal partiye militan yetiştirme gibi düşünürseniz kaybeden Türkiye olur, kaybeden hepimiz oluruz. Aynı gemideyiz. 100 yıl sonrasını düşünmek zorundayız. Ona göre politikalar oluşturmak zorundayız. Bunu yapamazsak sorun çözülemez.”
Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda hayatını kaybeden gazeteci-yazar Doğan Yurdakul ve sosyolog ve siyaset bilimci Prof. Dr. Şerif Mardin’i andı.
(Pelin Üzek Kılıç - Emre Yüzügüldü / İHA)