Bugünlerde reel sektörün sorununun iç piyasa olduğu görülüyor. İhracatçının moralinin yerinde olduğu söylenebilir. İhracat ve üretim rakamlarına bakıldığında bu durum görülebiliyor. İç piyasaya üretim yapanlarsa kara kara düşünüyor. Sorun malına pazar bulamamak değil, tersine piyasada mal ve hizmete talep var ancak alınan mal ve hizmet karşılığında ödeme noktasına gelince problem başlıyor. İç piyasada problemin kaynağı parasızlık. Bu noktada dış satımın iyi olması gerçeğiyle iç piyasada yaşanan sorunların üzerini örtemeyiz. Bu sadece bugünkü problemin çözülmesi için değil ülke ekonomisinin sağlam temeller üzerine oturtulması için de gereklidir. Dünyanın en büyük ekonomilerine bakıldığında çok istikrarlı ve güçlü bir iç piyasaları olduğu görülmektedir. Bu sayede rekabetçi bir pozisyon yakalamakta ve inovatif ürünler üretebilmektedir. Alım gücü yüksek bir toplum gelişmenin en önemli yakıtıdır. Mesela Japonya... Bilindiği üzere Japonların alım gücü yüksektir. Parayı lüks evler için değil teknolojik ürünlerin alımı için kullanmaktadırlar. Japon teknoloji firmaları yeni üretimlerini bir süre sadece iç piyasaya sunmakta ve daha sonra dünya piyasalarına satmaya başlamaktadır. Bu sayede kendi ülkelerinin teknoloji alanında yakaladığı seviyeyi pekiştirmekte hem de ürünün gelişme sürecini daha sağlıklı yönetmektedir. İç pazarı dinamik olan bir ülke yeni ürün geliştirecek kapasiteye sahip olmaktadır. Bir ülke ekonomisinde istikrar, gelişme hedefleniyorsa güçlü bir iç piyasanın oluşması için uzun vadeli bir politika uygulanmalıdır. Bireylerin tek başına gerçekleştiremeyeceği bu hedef kamunun desteği ve müdahalesiyle sağlanabilir.