16 Nisan 2017 Pazar günü milletimiz sandık başına gidecek. Halka sadece iki seçenek sunulmakta evet ya da hayır. Çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Ancak, gözlemliyorum epey bir milletin de kafası karışık.Bir kısma göre, karşı mühüre basacaklar vatan haini, diğer kısma göre vatansever. Oysa bir evde anne , anneanne baba, çocuk torundan birileri Evet'i birileri Hayır'ı mühürleyecek. Yani aynı çatı altında yaşayan babaanne vatan haini, torun vatansever, oğlanın gelinin ise kafası karışık olduğu için vatan hainliği ile vatanseverlik arasında sıkışmış durumda. İşte bu noktaya getirdik işleri. Çok zaman yaptığımız gibi. İdeolojik ve diğer sapmalarda eksende oluşan mülahazalar maalesef pek çok zaman asıl olanı unutturdu bize. 82 Anayasasının mimarı Prof. Orhan Aldıkaçtı dahil Anayasa hocalarının öğrenciliğini yaptım. Prof. Dr Burhan Kuzu o zamanlar asistanımızdı. Osmanlı'dan bugüne Anayasa hareketlerini satır satır okudum, sayısız kitap makale. Şimdiki Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı ve yeni Anayasa değişikliklerini sunan hemşehrim meslektaşım Av. Mehmet Uçum bey'de Fakülte yıllarında sınıf arkadaşımdı. Özal'lı yıllarda memleket meseleleri ve 82 Anayasası üzerine çokça istişare eder tartışırdık. Oylanacak tasarıyı ise yeterince gözden geçirdim. Tez, antitez sentezler arasında binlerce kez gelip gittim. Orijinal, benzeri yok. Katıldıklarımı katılmadıklarımı bir çok platformda ifade etmeye çalıştım. Bir kere vatandaşa sınırlı seçenek veren bu tarz oylamaların tamamına karşıyım. Siyasi partiler yasamız seçim yasamız da böyle değil mi, sınırlı seçenek sunuluyor, milletvekilliğinde istediğin kişiye ot verme özgürlüğün yok, gösterme bir seçim, partiye oy veriyoruz, parti başkanlarının atadığı milletvekillerini tanımıyoruz. Bundandır ki bu siyasi hinliklerde bu işlerde pek çok kez siyah ya da beyaz düşünemedim,'gri' olanını tuttum ,sevdim çok kez. Bir vatandaş olarak sandıkta vicdanım, aklım ve fikrimle baş başa kalıp elbet bir oy atacağım. Ama Evet ya da hayır diyen karşı tarafı vatan haini yapan o vatanseverler kadar vatansever olamadım. Kedimi vatan haini de hissetmiyorum şükür. Kalbim solda ama cüzdanım sağda diyen Fransız çok şey anlatmış. Esaslı gözlemim odur ki cüzdan ve kalp de ayrı tellerden çalmakta bir çok vatandaşta. Emin olduğum Anayasa teklifi çok iyi olduğundan evet geçmeyecek, ya da çok kötü olduğundan hayır. Aslında bu durum her şeyi anlatmaya yetmiyor mu? Ha bir de, vatandaş yani yüzde doksan ne istiyor, ne düşünüyor. Aslında aynı şeyleri? Söyleyeyim, Doğrudur, tabii ki güçlü iktidar, güçlü hükümet, istikrar istiyor. Ama demokrasi de istiyor, milli meselelerde asgari müştereklerde uzlaşma da istiyor. Muhalefetin etkili olduğu, denetim organ ve işlevlerinin etkili olabileceği bir sistem istiyor. Hukuk devleti istiyor. Hakimlere hiç kimsenin emir verememesini istiyor. Kürsüde güvenle oturup karar veren hakimlik savcılık bağımsızlık ve teminatı olan tarafsız, fetö'ye metö'ye bulaşmamış o eski hakim savcı amcaları istiyor. Ekonomik ve sosyal refah, iş, aş, istiyor. Avrupa'yı dünyayı onurlu bir milletin ferdi olarak vizesiz dolaşabilmek istiyor. 22. yüzyıla girerken üreten kadın erkek, medeniyet kulvarında en başta koşacak eğitimli bir nüfus yaratılsın istiyor. Bir kez daha demem o ki vatan hainliği veya vatanseverlik bu kadar ucuz olmamalı. İyi gözlemlerseniz evet'çi lerinde hayır'cılarında çoğunluğun istek ve arzuları neredeyse aynı dairede toplanıyor. Evet oyu vereceklerin çoğu mevcut iktidarın anayasa ile alacağı ileri gücü olumlu yönde kullanacağına inanıp güveniyor. Özellikle OHAL döneminde hukuk devleti ilkelerine, yargı bağımsızlığına aykırı uygulamaların , içte ve dışta yaşanan türlü olumsuzluklara fetö ve türevi illegal iç-dış güçlere karşı bir direnç ve geçici bir hal olarak algılıyor. Hayır oyu verecekler ise mevcut gücün özellikle demokrasi, hukuk devleti ve laiklik eksenindeki gelecekte sergilenecek uygulamalarına geçmişlerine bakarak kesinlikle güvenmiyor. Yeni Anayasa ile verilecek yetkilerin suiistimal edilebileceğinden olabildiğince emin ve geçmişteki hukuk dışı keyfiliklerin daha fazla yetki ile daha da artabileceğinden şüpheli. Yine hakim iktidar gücünün muhalif parti, basın yayın ve muhalif olan her şeye düşman ve kapalı olduğunu, tek parti, tek ses tek düşünce sisteminin iyice oturmasına, ohal dönemindeki gibi keyfi uygulamalara daha da alışılacağına temel hak ve hürriyetlerin tarih olacağına dair kesif bir ümitsizliğe sahip.İki görüş, düşünce de tartışılabilir. Kural devletinde güvene ne kadar yer olur, koskoca soru işareti. Ama vatandaş nihayet bir karar verme noktasında. Çünkü gri oy yok. Ya siyah ya da beyaz. Yani vatan haini hissetmeden de karar verebilmenin bir yolu olmalı. Bunun içindir ki sandık başında herkes vicdanı, aklı, fikri ile baş başa. Sandıktan çıkacak kararı her kes ve her kesim olarak sindirmek; ancak demokratik hukuk devleti, üreten çağdaş, eğitimli toplum yaratma ülküsünden de hiçbir taviz vermemek durumundayız. Seçilenlerin, yönetenlerin, karar vericilerin demokrasiye, hukuk devletine, fikre, karşı fikre saygısı temin edilmediği , üreten, düşünen, okuyan toplumu hakim kılmadığımız sürece de; değişen çok şey olmayacak. Özetle, ne evet memleketi kurtaracaktır ne de hayır batıracaktır bizi. En demokrat anayasan olsa da yazılı kurallardan ziyade üst kurallara bağlılık, sadakatle ilgili zihniyet ve uygulamanın, kuralları uygulayabilecek / uygulatabilecek bir millet yaratmış olmanın daha önemli olduğunu tecrübe ettim ömrümce. Saygılarımla.