İşler iyi giderken sızlanmalara iş dünyasında 'ağlamak' denilir. İşler kötü gittiğinde ise ağlamayı huy edinenlere dolayısı ile pek inanılmaz.Dolayısı ile yerli yersiz ağlamayı sevmem ve kişisel olarak da doğru bulmam.'Ağlamak' deyimi uluslararası literatürde kullanılmaz ama, bu alanda da ağlama icraatı yerine fazlası ile getirilir. Yani ticaretin kendi doğasında olan sistemler evrenseldir. Ağlamak hangi halde kullanılırsa kullanılsın, karşı tarafın elini kolunu önceden bağlama sanatıdır.Tahsilat için gelen birine işlerin iyi gitmediğinden, satışların iyi olmadığından veya satışlar var, ama kimsenin para ödemediğinden bahsetmek ağlamanın en belirgin kurallarıdır.Tahsilata gelen kişiye bu şekilde davranıldığında; alacaklı benim gibi duygusal ise, ödemeyi istemekten çekinir.Sistemsizliğin baş gösterdiği işletmelerde bu durum çok kullanılır.Ağlamak zaman zamanda kendini muhafaza etmeye yarar.Birinin sizden borç isteyeceğini hissettiğinizde ağlamaya başlanılır.'İşler kötü, tahsilat yapamıyoruz, kredi kullanıyoruz, çok borcumuz var çoook !' denildiğinde; Genel olarak borç isteyen taraf, rahat bir şekilde borç vermeyeceğinizi anlar.Ya da işlerinizi kıskandığını hissettiğiniz ve sizin işinizi yapmaya meyilli biri ile konuşurken de 'Bizim işler de iş mi Allah aşkına ne sabahımız belli, ne gecemiz ne gündüzümüz, nereden girdik bu işlere !' diyerek karşı tarafı işten soğutmaya çalışırsınız.Bu sistem geleneksel olarak bütün dünyada uygulanır,Ama ağlama ile nazlanmayı karıştırmamak lazımdır.İşin özü ağlamaktır, ama bazen kalkan olarak gerekiyor diye düşünülebilir.İşletmeler büyüdükçe ağlama sanatı yerini daha teknik ve bilimsel metotlara bırakır ama inanın ağlamak yanında çok masum kalır.Büyük şirketler konvansiyonel olarak bu durumu sistemleştirirler ve teknik haline getirerek satınalmada, ihalelerde ve ödemelerde kullanırlar.Bir de 'piyasa kan ağlıyor' deyimi var ki bunu diğerleri ile karıştırmamak lazımdır.Onun da detaylarını daha sonra ele alırız inşallah.Saygılarımla...