Bu kez sizinle paylaşacağım bilgi, sıkça duyduğunuz 'Zamanaşımı'na dair. Zamanaşımı üzerine ortalama bir hukukçunun on binlerce sayfalık kitapları bitirdiği, hayatının sonuna kadar da en az bir o kadar eser okumak zorunda olduğunu bilin isterim.Zira öylesine güçlü ve önemli bir kavram ki, kullanıldığında bir hakkı, bir borcu, yükümlülüğü, hapis cezasını şak diye ortadan kaldırabiliyor. Pek çok yerde sözü geçen , ancak pek çok kez de yersiz biçimde kullanılan bir kavram.Hukukun bir çok alanında , özel hukukta, ceza hukukunda, idare hukukunda, hatta milletlerarası hukukta her yerde adı var. Zamanaşımı için ortak bir tanım yapmak gerekirse, 'belirli bir süre geçmekle bazı şartlar altında bir hakkı kullanılamaz, borç veya yükümlülüğü ise ortadan kaldıran etken' diyebiliriz sanırım. Zamanaşımı bazı davranışlarla kesilebiliyor, yeniden başlayabiliyor. Bir de uzamış zamanaşımı denen bir türü var. Zamanaşımı gerek Hukuk uygulamasında gerekse Mevduat Zamanaşımı örneğinde olduğu gibi idari uygulamalarda bazen 'Hak düşürücü sürelerle ' karıştırılmakta. Hukuk uygulamasında zamanaşımından yararlanmak isteyen davalının bu yararlanmayı ileri sürmek için sınırlı bir zamanı vardır. Aksi taktirde bu hakkı bir daha kullanması zorlaşır. Oysa ceza uygulamasında sanık lehine zamanaşımlarını hakim veya adli organlar kendiliğinden, sanık tarafından ileri sürülmese bile (res'en-kendiliğinden) uygulamak zorunda. Zamanaşımı ile karıştırılan hak düşürücü sürelerde ise yine kendiliğinden uygulanma esası geçerli ve hak düşürücü süre hakkın özüne dokunur bir şekilde ortadan kaldıran etken.Pek çok kez sorulmuştur. Ahmet Mehmet'e karşı tapu davası açar veya alacak davası. Bu davanın zamanaşımı var mıdır ? diye. Bu tarz hukuk davalarında asla zamanaşımı söz konusu olmaz. Rahmetli Kemal Sunal üstadın 'Davacı' filmini anımsayanlarımız vardır. 20 - 40 - 50 yılda sonlandırılamayan kadastro davalarımız buna en çarpıcı örnektir.Alacaklardan senet ve karşılıksız çek vadeden itibaren 3 yıl, cirantalar için 1 yıllık genel zamanaşımına tabidir. Genel, faturaya dayalı ve diğer ticari alacaklar 10 yıl, işçinin işçilik izin gibi alacakları 5 yıl, kıdem tazminatı vd tazminatlar 10 yıl, vekalet aktinden doğan alacaklar 5 yıl, . Gibi değişik zaman aşımı süreleri söz konusudur.Ancak, icra takipleri takip edilmeyince türe göre yine yukarıdaki sürelerde zaman aşımına uğrayabilirler.Ceza davalarında ise mutlaka sanık lehine zamanaşımı süreleri işler. Belirli sürelerde karara bağlanmayıp kesinleşmeyen ceza davaları zaman aşımından düşer. Ağır suçlarda zamanaşımı süreleri uzun, basit suçlarda kısadır.Yine Ceza davaları sonucu ceza kararı kesinleştikten sonra sanık yakalanamaz, infaz gerçekleşmezse infaz zamanaşımı süreleri devreye girer. Her bir suç için farklı sürelerle belirli süre geçince bu kez de sanık infaz zamanaşımından yararlanır. Belirttiğim üzere ceza davalarında zamanaşımından yararlanmak için her ne kadar sanığın talep etmesi gerekmiyor ise de, pek çok örnekte uygulamada bu hakkın kullanımı için sanığın ve avukatının dikkatli olması gereği ortaya çıkmaktadır. Bazı zamanaşımı türleri vardır ki çok çok can yakmıştır. Misalen kamu organlarının bir şahsın taşınmazına fiilen bedelini ödemeden el koyduğunda 20 yıl süre geçmekle tapulu olan mülkün tapusunun değersiz hale gelmesi ve kamuya geçmesi gibi. 2003 yılında bu hüküm AYM tarafından iptal edilmiş olsa da iptal kararı geriye yürümediği için geçmişte devletin el attığı özel mülklerin neredeyse tamamı bu haksız kuralla devlete geçmiştir. Sona gelirken Zamanaşımı kavramına sadece kabaca bir bakış, tanım olarak hafızalarımızda doğru yere yerleşmesi adına bir çalışma sunmak istedim. Belirttiğim üzere konu hakkında milyonlarca sayfalık eserler basılsa da az kalır.Saygılarımla.