?>
Çile
Bursaspor hatalı transfer politikasının acısını çekmeye, taraftarına da çektirmeye devam ediyor.
Oturmuş bir organizasyona ve sisteme sahip Başakşehir ile, herhangi bir organizasyon ve sisteme sahip olmayan Bursaspor karşılaştı.
Sonuç olarak da iyi takım kötü takımı yendi.
Biraz maça bakalım bu kısma sonra döneriz.
Bülent Yıldırım düdüğüne üfler üflemez konuk Başakşehir ön alan baskısına başladı.
Yeşil beyazlıları stoperlerini ve orta sahasını oyun kurdurmamak adına müthiş bir presle boğmaya başladılar. Bursaspor topu biraz ileriye taşımayı başarsa bile, top ayağında olan Bursasporlu oyuncunun başında 2-3 Başakşehirli anında bitiyordu.
Bu baskı nedeniyle oyunun merkezini geriye kurmak zorunda kalan Timsah, rakip karşı beklerin arkasına daha fazla sarkması gerekirken yine göbekten ilerlemeye çalıştı.
Deplasman ekibi yaptığı üst düzey pres kadar, kazandığı topları çabuk kullanması ile dikkat çekti.
Karşı defansı dengesiz yakalama adına bu çok önemlidir.
Başakşehirliler topu kazanır kazanmaz tek topta en doğru adamı bulmayı birçok pozisyonda başardılar.
Bursasporlu oyuncular ise düşüne düşüne pas verdikleri halde ne tercihleri doğru ne de pas kaliteleri iyiydi. Hızlı düşünme de bir zeka ölçüsüdür. O da ayrı bir sorunumuz demek ki !
Başakşehir maçın başından itibaren oyuna hükmederken bunun sonucu olarak Bursaspor pozisyon üretemedi.
Karşı savunmada açık aranır, fırsat bulunduğunda da değerlendirilir; ancak o açığı oluşturmak da sana bağlıdır. Bursasporlu oyuncular Başakşehir maçını tekrar izlesinler, bu nasıl yapılır rakiplerinden görsünler.
Karşı takım kaliteli ayaklara sahip, fizik-kondisyon olarak iyi durumda, hem takım oyununu iyi oynuyor hem de kazanma arzusuna sahip.
Bursaspor’da bunların hiç biri yok. Nasıl kazanacaksın?
En kötüsü yenilgi ve kötü futbolun mazereti olabilir; ama mücadele etmemenin, bu isteksizliğin mazereti de affı da yok.
Takım kupadan eleniyor, ligde kaybediyor, futbolcularda en ufak bir reaksiyon yok. Kiralık ve yabancı ağırlıklı kadroların en büyük dezavantajı da bu zaten. Maalesef çok yoğun yaşıyoruz.
Bu kadar kötü futbolun, fiziki yetersizliğin ve motivasyon eksikliğinin sebeplerini açıklaması gereken kişilerin başında da Paul Le Guen geliyor.
“Bu takım neden bu durumda Mösyö?” diye sormamak elde değil.
Asıl biz hayal kırıklığını onda yaşamaya başladık maalesef.
“Atletik takım kuracağız” dedi. Veteranları izler gibiyiz! Ayakta zor duruyorlar.
Bu yazdığımdan “Hoca gitsin” dediğimi falan anlamayın sakın.
Zira mevcut başkanın hoca gönderip sonrasında getirdikleri ortada.
O yüzden Fransız, sezon sonuna kadar kalmalı; ama o da kendini toparlamalı.
Sürekli aynı şeyleri söylüyor değişen bir şey yok.
Tribünler doluydu; ama bu yetmiyor. Atmosfer üst seviyede değildi. Timsah Arena’da kulübe ceza aldırmayacak seviyede agresif bir hava olmalı. Rakibe ve hakeme baskı kurulamıyor. Bursaspor yenik durumda; ama teşvik yerine kabulleniş tezahüratları yapılıyor. O eski korkulan Bursa deplasmanı havası gittikçe kayboluyor maalesef. Tribünler de kendini sorgulamalı.
Gelelim yönetime…
Ne kupa kaldı ne lig. Lig derken geçen seneki hedefe kilitlendik yine!
Hoca bile satır arasında bunu ifade etti.
Dört transfer dönemi geçirdin sevgili Başkan, hepsi karavana.
Şampiyon Bursaspor sizlerin oluşturduğu kadrolarla küme düşmemeye oynar hale geldi.
Kadro mühendisliği, planlaması, sistem, hepsi uzmanlık işi diye türlü şekillerde anlatmaya çalışıyoruz.
Şu hatalı transferlerden birinin çeyrek parasıyla bu işi bilen bir profesyonel getirmediniz şu kulübe ya, akıl alır gibi değil.
Bir insan hatalarından hiç mi ders çıkarmaz bunu da aklım almıyor.
Futboldan, futbolcudan, sistemden zerre anlamayan akıl hocalarını dinledikçe olumlu anlamda hiçbir şey değişmez; ama koca şehir böyle kahrolmaya, çile çekmeye devam eder.
İnşallah doğru kararı verirsiniz de bu çile Mayıs ayında sona erer.
Hatalarınızdan ders alacağınız yönünde umudumuzu artık kaybettiğimizden tek umudumuz bu.
YAZARIN DİĞER YAZILARI