İç piyasalarımızda yakın geçmişte hükumetçe desteklenen ve kısmen finanse edilen KGF türü krediler ve yapılandırmalar , ateşi düşürmeye yeterli olmadı . Dövizdeki hareketlilik, gösterge ve reel faizlerin durumu, Avrupa ve Amerika ile girilen siyasi iklimin ticarete yansıması gibi bir çok olumsuz faktör firmaları derinden düşündürüyor. Doğal olarak ta bugünlerde yurt içi piyasalarda tansiyon ve söylentiler yerini reel haberlere bıraktı. Çok tanınmış iki gurubun bankalarla masaya oturduğu biliniyor. Vadelerin anormal uzaması, tahsilatın düşmesi, belediyelerin kamunun para arzındaki sıkıntı, global sıkıntının zincir halinde küçük sanayici ve tüccara kadar yansıması da pek de hayra alamet değil. Gerçi dünya piyasalar uzun süredir iyice entegre artık. Türkiye de bu zincirin artık önemli bir parçası. Bu nedenle çok önemli siyasal ekonomik toplumsal gelişmeler olmadığı taktirde ani iniş çıkış ve kriz senaryolarına artık pek olasılık vermiyorum. Üretmekten ihraç etmekten katma değer yükleyip digital çağda pastadan , dünya piyasasından daha fazla pay almaktan başka çaremiz yok. Gelelim bağlantılı mevzumuza. Mali sıkıntıya giren firmalar için soluk olan ve KHK ile yasaklanan İflas erteleme kurumu artık mevzuatımızdan tamamen kalktı. YANİ İFLAS ERTELEME KURUMU DA İFLAS ETTİ. Gerçi eski davalar için eski hukuk uygulandığından eskiden erteleme alan firmalar ve alacaklıları için değişen bir şey olmayacak. İflas erteleme hakkı kötüye kullanıldı. Bunda her kesim mutabık. Kabul. Ama kötüye kullanan kimdi ? İhtisas sahibi olmayan Ceza hakimlerine bile bu dava görevini veren kimdi ? Hakimlerin iyi niyetli kötü niyetliyi ayırması görevleri değil miydi ? Yargıtay'ın dosyayı iki üç sene sonra görmesi , mahkemelerin altı ayda bir duruşma yapması bu nedenle de uzayan iflas erteleme sürecinden sadece dava aktörlerini Avukatları sorumlu tutmak da pek adil ve gerçekçi bir yaklaşım değil . Kötüye kullanılan sistemi onarmak yerine yeni yeni risklere açık sıfır bir sistem getirdik. Eleştirim bu yüzdendir. Yeni konkordato sistemi İİk da yer alan Konkordato ve yapılandırma hükümleriyle harmanlanmış bir şeyler eklenip bir şeyler çıkarılmış bir sistem . İnsiyatifin çoğu mahkemeden alınıp alacaklılara bırakılarak daha adil bir sistem yaratılmaya çalışılmış. Şu ana dek dünyada pek uygulaması olmamış bize özgü bir sistem ' Bir borçlunun ticari durumunun sarsılmış olmasıyla alacaklıların, alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşma' olarak niteleniyor Konkordato. Borçlarını ödeyemeyen, veya ödeyememe riski beliren iflasa tabi misalen bir öğretmen dahil her kişi veya şirket konkordatoya başvurabiliyor. İflas erteleme ise sadece sermaye şirketleri ve kooperatiflere için tanınan bir modeldi. Konkordatoda başlangıçta mahkeme borçluya beş ayı geçmeyen kısa süreler veriyor. Bu süreler içinde borçlu aleyhine pratik icra işlemleri yapılamıyor ve borçlu nefes alıyor. Şartlar uygun olsa da koruma süresi müteakiben bir yıl ve yedi ay olmak üzere yaklaşık iki yılı geçemiyor . Bu sürelerde alacaklıların ve alacak miktarının, rehinli alacaklılar da dahil en az yarısıyla ya da alacağın 2/3 ve alacaklıların ¼ ü ile anlaşmak zorunda borçlu. Yoksa iflas kararı kapıda. Burada çoğunluğu temin için şüpheli alacaklı ve alacak yaratma teşebbüsleri sanırım fırtınalar koparacaktır. Konkordato gibi ticari dava dosyaları çok özel ihtisas ilgi ve zaman gerektirmekte ve bunun için de yeterince ehliyetli bilgili ve tecrübeli bir Yargıca, bilirkişilere ,ehliyetli konkordato komiserlerine komple ekibe ihtiyaç bulunmakta. Yoksa bu kanunu da sık sık değiştireceğiz gibi geliyor bana. Konunun önemi bakımından ilerleyen günlerde başlayacak uygulamaları da ele alarak tekrar işlemeyi düşünüyorum. Saygılarımla.