Fazla sayıda çalışan barındıran Kamu ve özel sektör işverenlerin personel birimlerinin önemli zamanlarını alan alanlardan biri, personelin maaş ve sair hakları üzerine icra müdürlüklerince konulan hacizlerdir.Bu durumda hangi ücretin hangi oranda hangi sıraya bağlı olarak yatırılması gerektiği hususunda kafalarda soru işaretleri belirir.Zira icra müdürlüklerinden firmalara gönderilen yazılar çoğu kez ayrıntı içermez.Yazılara zamanında ve sağlıklı cevap verilmemesi halinde işverenin başının ağrıyacağını, kesinti yapılmayan kalemler için özel sektör işverenin doğrudan icra borçlusuymuşçasına sorumlu olacağını, kamu personelinin ise hukuki ve cezai sorumluluklarının bulunduğunu geçmiş bir köşe yazımızda ayrıntısı ile işlediğimizi hatırlıyorum.Ancak, malum personelin maaşı dışında, fazla mesai, ikramiye, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete munzam ödemeleri de söz konusu.Konuyu düzenleyen Kanun hükümlerine göz atıldığında İş Yasası, 5510 sayılı Yasa, İcra İflas Yasası ve Devlet Memurları Yasası dışında; konuyu düzenleyen özel bir kanun daha var.6772 Sayılı Kanunun (Devlet ve ona bağlı müesseselerde çalışan işçilere ilave tediye yapılması ve 6452 sayılı kanunla 6212 sayılı kanunun 2'nci maddesinin kaldırılması hakkında kanun) 4. Maddesindeki hüküm ilginç; buna göre kamu işçilerine mahsus olmak üzere 'fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete munzam tediyeler' haczedilemiyor. Burada kıdem tazminatının ise tamamının haczedilebileceği anlamı çıkıyor. Tekraren çıkan sonuç; çıplak net maaşın ¼'ü ile kıdem tazminatının haczi yolu açık, sair tüm ödemeler haczedilemiyor. Çünkü İcra İflas ve İş Yasasından ayrık olarak, burada bir 'özel yasa' hükmü söz konusu. Kamuya ait olmayan özel sektör işyerlerinde çalışan işçilerin ise, net maaşlarının ¼'ü ne kadarına haciz konulabiliyor. İkramiye de ücretten sayılacağından bu paranın da ¼`ü haciz edilebiliyor. İhbar ve kıdem tazminatlarının ise tamamı haczedilebiliyor. İşçi, maaş haczi yazısı geldikten sonraki bir tarihte muvafakat ederse ¼ oranı aşılabiliyor. (Aksine yani ¼ oranının asla aşılamayacağı yönünde de kararlar var) Burası önemli. Devlet işçisi değilsen maaş dışındaki kalemler de haczedilebiliyor; mesela işyerlerinde çalışan işçiler için Devlet koruması olmadığından, fazla çalışma ücreti ile prim ve ikramiye de ücret olarak değerlendiriliyor ve ¼'üne kadar haczedilebiliyor. Ancak asgari geçim indirimi ücret olarak kabul edilemez, dolayısıyla ben de pek çok meslektaşım gibi asgari geçim indirimi tutarının ücret ve tüm ek gelirler kapsamında haczinin mümkün olmadığı fikrindeyim. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda yer alan düzenlemeye göre, emeklilerin ya da dul ve yetimlerinin aylıkları sadece nafaka ve sosyal güvenlik prim borçları için ¼ oranında haczedilebilir. Memur emekli ikramiyelerinin tamamı, yurt dışından alınan maaşların yine ¼'ü haczedilebiliyor. İşçi memur fark etmez, 5510 sayılı yasaya göre emekli maşlarının ise haczi ancak muvafakate bağlı.Birden çok dosyadan maaş ve diğer ücretlerin haczi söz konusu ise bunların haczin konulduğu tarih sıralamasına göre ödenmesi de diğer bilinen bir hüküm. İcra memuru hangi tazminat ve haklara haciz konulduğunu, işyeri ise cevaben dosya numaralarını diğer ayrıntıları ayrıntılı ve açık şekilde belirtmek zorunda.İcra İflas Kanununun 83. Maddesinde; maaşlar, tahsisat ve her türlü ücretlerin, borçlu ve ailesinin geçimleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczedilebileceği belirtilmesine rağmen, uygulamada bu işin nasıl yapılabileceği hususunda hiçbir izahat yok. Kanun burada da esasen eksik cümle içermekte. Eğer Kanun yazıldığı gibi uygulanırsa; mesela asgari ücretli iki çocuklu kira ödeyen bir kişinin maaşının haczi, mümkün değil. Yine kanaatimce maaşa haciz uygulaması bakımından devlet işçisi/özel işçi ayrımı yapılmış olması bile önemli bir haksızlık ve eşitsizlik.Yararlı olması dileklerimle.