Kişinin hayat, sağlık ve beden bütünlüğü üzerindeki hakkı, kişilik haklarına dahil olduğu için, mutlak haktır. Kural olarak, kişinin rızası olmadan bunlara yapılan herhangi bir müdahale onun yararına da olsa hukuka aykırıdır.1Doktorun yaptığı tedavi sırasında gerekli beceri, özen ve dikkati göstermemesi ve olumsuz sonucun doğmasına engel olacak şekilde önlemleri almaması nedeniyle hukuki ve cezai sorumluluğu olduğu hem öğreti hem de Yargıtay içtihatları ile kabul edilmektedir. O nedenle, vekil olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.2İç hukukumuzda hekimlerin hukuki ve cezai sorumluluğu konusunda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak genel hükümler içeren, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ile diğer ilgili kanunlar ve sağlık hizmetlerini düzenleyen özel bazı düzenlemeler hekimler hakkında da uygulama görmektedir.Hukuki sorumluluk bakımından; özel işletmelerde bir sözleşme ile çalışan hekimlerin kusurlu davranışlarından anılan özel işletme sahibi, devlet ya da kamu kurum veya kuruluşlarında çalışan hekimlerin hukuki sorumluluğundan bu devlet yahut kurum veya kuruluşlar asıl sorumludurlar. Cezai sorumluluk bakımından ise, kasıt dışında hekimlerin kusurlu sorumluluğu söz konusudur.Günümüzde, hekimlerin tedavi ya da müdahalelerinde yüksek risk taşıyan hallerde, hastanın hayatınaveya beden bütünlüğüne ciddi şekilde etki edecek vakıaların yaşandığı göz ardı edilemeyecek derecede önem göstermektedir. Hastanın bilinci yerinde ise anemnez aşamasında, değilse o haliyle hayat veya beden tamlığı yüksek riskli görülenler, çoğunlukla başka hastane veya hekimlere sevk edilmektedirler. Bu durumda, hasta hiç ya da gereği gibi tedavi veya müdahale edilmemekte, bir başka kişi, kurum ya da kuruluşa gönderilmekte, zaman kaybı olmakta ve hastanın olası hayat veya beden tamlığı kaybına da neden olabilmektedir.Hasta için hayat veya beden tamlığı bakımından yüksek risk taşıyan durumlar söz konusu olduğunda, tüm sorumluluğu hastaya ait olmak üzere, sağlık hizmetiyle ilgili edimin hekim tarafından ifasına; bilinci yerinde ise kendisinden, ergin ve sezgin değilse yasal temsilcisinden ve fiil ehliyetine sahip olmadığı taktirde birinci derecede yakınları ile bunlarda yoksa devletin yasa ile belirleyeceği merciden izin verilmesinin sağlanması hakkı tanınmalıdır. Yapılacak bir özel düzenleme ile, bu gibi durumlarda hekimler için hukuki ve cezai sorumluluğun doğmayacağı öngörülebilir. Bu öneri, bir ihtiyaç değil adeta yaşanan, fakat üzerinde durulmayan geciktirilemez bir zorunluluk haline gelmiştir. Sağlık Bakanlığının, konu ile ilgili bir çalışma yürüteceğine olan inancımız tamdır.Tüm müslümanların ramazan bayramınını kutlar, bu dünyada mutlu ve huzurlu, öteki alemde ise cennet bahçelerinde ve pınar başlarında olmaları dileklerimle en içten saygılarımızı sunarız.(1) İpekyüz, F.Y.: Hekimin Tazminat Sorumluluğu, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 33, 2015, sayfa 19(2) Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 28/06/2016, Esas 2015/20772 ve Karar 2016/15689 sayılı içtihat