Bunların tamamına yakını özel sektör tarafından gerçekleştirilmiştir. 2017 de 56 milyondan fazla iç mekan süs bitkisi, 491 milyon dış mekan süs bitkisi, 22 milyon çiçek soğanı üretilmiştir. Genetiği değiştirilmiş ürünler konusunda ise Sayın Yılmaz: 'Bu konularda Türkiye'de üretilen tohumluklar doğaldır. Hiçbirisinin genetiği değiştirilmemiştir. 2010 yılında biliyorsunuz Biyogüvenlik Yasası çıktı. Buna göre Türkiye'de GDO'lu tohumların üretilmesi, ithalatı yasak. Sadece Biyogüvenlik Kurulu'nun izin verdiği, mısır ve soyada ürünlerin ithalatı yem sanayisinde kullanılmak üzere yapılıyor. Ancak Türkiye'de bunun üretimi yasak. İkincisi hibrit tohumlar gerçekten verimi artıran mısırda, domateste, biberde, mısırda, ayçiçeğinde, salatalıkta önemli mekanizmalardan bir tanesi. Hibrit tohumlar hiçbir zaman laboratuvar ortamında, yapay şartlarda elde edilmiş değil. Bunlar doğal ortamda saflaştırılmış... Hibrit tohum elde ederken melezleme yapılan bireylerin yakın akraba olması istenmez. Mümkün olduğu kadar uzak akraba olması istenir. Buradaki amaç en yüksek verimi sağlamaktır.' Demektedir. Yılmaz, Türk tohumculuk sektörünün son dönemde ciddi mesafeler kaydettiğinin altını çizerek, ancak Türkiye'nin toplam sertifikalı tohum ihtiyacının yüzde 40'ını üretebildiğini ve kullanabildiğini söylemiştir. Bu oranın %80 90 lara çıkması gereklidir.Yılmaz, 1980'li yıllarda 3 olan yerli firma sayısının bugün 832'ye yükseldiğini yineleyerek, bu şirketler içinde tamamen yerli sermaye ile kurulmuş olanların sayısının 778 olduğunu, bu rakamın, şirketlerin yüzde 93,5'inin yerli olduğunu gösterdiğini anlattı. 'İthalatımızda İsrail'in payı önemsiz'Yılmaz, Türkiye'nin İsrail'den yüksek miktarda tohum aldığına ve tohumculukta bu ülkeye bağlı olduğuna dair iddialara karşılık:'Türkiye İsrail'den tohum alıyor ancak İsrail'e tohum da satıyor. 2016'da yüzde 6 iken 2017'de yüzde 7 olmuş. Biz İsrail'e sadece tohum değil sebze de satıyoruz. Geçen yıl 15 milyon dolarlık domates satmış. Ancak öyle bir izlenimler var ki sanki bütün tohumları İsrail'den alıyoruz veya İsrail'den tohum almazsak üretim yapamayacağız. Toplam ithalatımız içinde İsrail'in payının önemsiz olduğunu söyleyebilirim.'Bir başka yazarın yazısından aldığım verilere göre: 2017 Ocak Kasım ayında İsrailden 10,7 milyon dolarlık domates tohumu almışız, 3,9 milyon dolarlık da biber tohumu gelmiştir. Bu dönemde ayrıca yaklaşık 205 bin dolarlık kavun karpuz tohumu, 95 bin dolarlık hıyar tohumu, 93 bin dolarlık turp tohumu, 28 bin dolarlık kabak tohumu, 10 bin dolarlık marul tohumu, 7 bin dolarlık tohumluk ayçiçeği tohumu, 2 bin dolarlık da soğan tohumu ithal etmişiz. İsrail'le tohum ticaretimiz yalnızca ithalatla sınırlı değil, biz de bu ülkeye tohum satıyoruz.İsrail'e geçen yılın on bir ayında 1.3 milyon doları susam, 740 bin doları haşhaş, 210 bin doları hıyar, 169 bin doları domates, 215 bin doları da diğer ürünlere ait olmak üzere toplam 2.7 milyon dolarlık tohum ihraç etmişiz.Ayrıca, 2017'nin ocak-kasım dönemi...İsrail'e 14 milyon dolarlık taze domates, 605 bin dolarlık da kurutulmuş domates satmışız. Bu dönemde yine 575 bin dolarlık da kabak ihracatı gerçekleştirmişiz.11 milyon dolarlık buğday unu ve 6 milyon dolarlık kurutulmuş kayısı da ihraç ürünlerimiz arasında.Türkiye olarak İsrail'e 2017 yılında 3.4 milyar dolarlık ihracat yaptık, bu ülkeden ise 1.5 milyarlık ithalat gerçekleştirdik. Tutarlardan da görüleceği gibi aslında İsrail'in Türkiye'nin dış ticaretin de hiç de kayda değer bir payı yok.Şehir efsanelerine de gerek yok. Beyler, ağalar, paşalar, okumuşlar, okumamışlar, enteller, danteller, lütfen biraz da doğru rakamları bulun ve biraz da ülkenizle gurur duyun diyorum.