Geçtiğimiz hafta Resmi gazetede bir Cumhurbaşkanlığı kararı yayımlandı. Türk Parasını Korumahakkında yer alan 32 sayılı kararda yapılan değişikle özetle, Türkiye'de yerleşik kişilerin (Yurt dışında çalışan veya serbest meslek veya iş adamı TC vatandaşları dahil Türkiye' de ikameti olan gerçek ve tüzel kişiler) bakanlıkca belirlenecek istisnalar haricinde kendi aralarında yapacakları her türlü sözleşmede semenin (fiyatın) ve ödemelerin döviz veya döviz kuru üzerinden TL olarak belirlenmesi / ödenmesi yasaklandı. İlginç ; 32 sayılı CB kararına dayanak kanun Ekonomik hayata dair 1567 sayılı Kanun, 1930 yılında çıkarılan bir metin. Bu güne değin orası burası çokça yamalanmış. Günün ekonomidünyasının ihtiyaçlarını karşılamaktan oldukça uzak ve bu kanuna dayanarak yapılan CB'lığı kararları dahil sair tasarruflar da tabii ki bir o kadar mükemmel sonuçlar üretmekten tabiidir ki uzak olacaktır. Değiştirmediğimiz Kanun kalmadı, bunu unutmuş olmalıyız. Kanun , Cumhurbaşkanına düzenleme yapma yetkisini de açıkça vermekte. Bu nedenle Borçlar Yasasının sözleşme özgürlüğünü düzenleyen hükümleri geçerlidir, bu karar geçersizdir gibi bir takım hukuki fikirlere katılamıyorum. Esasen, eski hükumet döneminde Mayıs 2018 'den sonra yurt içi yerleşiklerin döviz gelirleri yoksa döviz kredileri kullanmalarının yolu kapatılmıştı. 32 sayılı kararda değişiklik içeren bu karar piyasada ilk anda şaşkınlık oluşturdu. Başta leasing , Araç kiralama şirketleri olmak üzere bir çok kesimde kafa karışıklığı, olumlu olumsuz tepki ve talepler gelmeye başladı.Düzenlemeye göz attığımızda henüz 'ham' olduğunu düşünüyorum. Keşke tedrici düzenlemeler yapılsaydı damla damla. Düzenlemeler daha titiz cümlelerle kaleme alınsa ve her zaman olması gerektiği gibi geriye etkili düzenlemelerde daha bir özen gösterilseydi. Başta Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Merkez bankası olmak üzere yetkili ve sorumlu organların 'yüzlerce' soru-sorun ve detaylara çok acill açıklık getirmesi, hayat damarlarımız olan sınai-ticari dünyamızdaki sislerin dağılması için elzem ki elzem.Düzenlemedeki yazılımı da açıkçası pek iyi bulmadım. (Gerçi zamanlamayı da iyi bulmadım. USD kurunun 6.4 lerde artık yerleşmeye başladığı, oynaklığın azaldığı bir ortamda bu karar ne işe yarayacaktı ?) Önemli olan dövizin fiyatı mı ? Döviz fiyatı, faizi tetikliyor doğru ancak sürdürülebilir sağlıklı ve güçlü bir ekonomi için yüksek faizle mücadele ve fiyat istikrarı bence en önemli iki temel. Neticede yüksek faizlerle, oynak piyasayla yatırım ve geleceği ön görebilmek mümkün değil. Düzenleme metninde 'döviz karşılığı sözleşme yasağı' kavramı yerine 'TL karşılığı sözleşme yapma yükümlülüğü' yer almış olsaydı, amaç ve uygulama açısından sanırım daha iyi otururdu. 'Dövizle' sözleşme yapmanın misalen kira sözleşmesini 'şu kadar gram Altın- gümüş karşılığı TL' gibi unsurlarla yapmanın önünde şu an bir engel yok. Altın gibi maden fiyatlarının dünyada (USD) geçer dövizlerle paralel gittiğini bilmeyen yok. O vakit yaptığınız düzenlemede önemli bir açık var demektir. Bunu bilerek mi yaptılar? Soru işareti. Düzenlemeden amaç yurt içi yerleşik kişilerin (şirketler-gerçek kişiler) bir birleri arasındaki alışverişlerde döviz kuru ( ki % 90 USD-EURO) kullanımını azaltarak döviz spekülasyonlarını asgariye indirmek , dövizi baskılamak olmalı. Bu sadece bizim düşüncemiz. Düzenleme bir kanun yolu ile olsaydı şüphesiz 'gerekçesi' olur ve düşünceler, karşı düşünceler de masada olurdu. Karara rağmen dövizle sözleşme yapılırsa ne olur? Kanuna göre 'üç bin lira' civarı bir asgari para cezası söz konusu. Bu para cezası için Cumhuriyet savcılığına intikal ediyor mesele. Sözleşme iptal olur mu ? Cevap hayır. Sözleşmenin sadece döviz hükmü hukuken tartışılır hale gelir. Mevcut sözleşmelerde veya çek/senetlerdeki dövizle ödeme işi ne olacak? derseniz, Başta BDDK olmak üzere ilgili kurumlarca acill düzenleme şart. Eldeki ileri vadeli döviz çek ve senetlerinin takas veya bankaya ibrazında üzerlerinde yazılı keşide günündeki dövizin öceneceğini, karardan sonra yurt içi yerleşik kişilere özel nedenler bulunmadıkça da döviz çeki verilmeyeceğini düşünüyorum. Gerçi çekler kanuna göre bir ödeme aracı borçlanma aracı değil ve henüz bankalara gelen bir yönlendirme/bilgilendirme yok böyle olunca da bankalar döviz ödemesi yapmak durumundalar. Buna rağmen yarın öbür gün yayımlanacak karar ve genelgelerle bu yazılanlar her an çöp olabilir. Yine , döviz karşılığı kiralarda kiraların karar tarihinden sonra hangi zamanda oluşacak kur üzerinden ödeneceği , kafalarda oluşan bir soru işareti. Dövizle Leasing kiraları hakkında başka bir paragraf açmak lazım. Değişiklik yapılan 342 sayılı kararın değişlik yapılmayan 17 maddesinde Finansal kiralama ilkeleri yer alıyor ve bu 17 maddede her hangi bir değişiklik yok. İşte burada kafalar karışık. Önümüzdeki hafta başında leasing ve Finansal kiralama kavram farklılıklarına da değinecek ve tüm tereddütlerin giderileceği kararların yayımlanacağı fikrindeyim. Verilen teminat senetlerinin, dövizle ödemesi kararlaştırılan vadeli sözleşmelerin durumuna gelince karardan itibaren bir ay içinde tarafların anlaşmaları halinde sorun yok, anlaşmamışlar/ anlaşamamış iseler, geçmiş kontratlarda kararın üzerinden 30 gün geçtikten sonraki (11 Ekim 2018) tarihteki döviz kurunun TL'ye sabitlenmesi gündeme gelebilir. Şu an için karar metnine göre başkaca bir yorum yapmak mümkün değil. Kesin olan şu ki karardan sonraki tüm leasing ve oto kiralama gibi sözleşmeler TL kuru üzerinden yapılacaktır. (ki bence düzenleme geriye yürümemeliydi. Sanırım kamu düzeni açısından makable şamil gibi bir düşünce hasıl oldu ama bu düşünce sağlıklı sonuçlar üretmiyor.) Geçmişte yapılan sözleşmeler, çekler senetler açısından doğacak sorunlar eğer etkin kurallarla giderilmezse mahkemelerin yükü oldukça ağırlaşacak. İhtilaflar zaten darma dağınık olan havayı iyice gerecektir. Bu nedenle 32 sayılı karara ACİL el atılması elzem ki elzem. Piyasalar kısmen tıkalı. Bu bir gerçek. Malın ön görülebilir istikrar ve vade fiyatı yok. Bu durum piyasaların en nefret ettiği şey, üretenin de tüketenin de aleyhine. Piyasaları açacak olan, oynaklığı gidermek, fiyat istikrarını maksimize etmek. Öncelikle bir an evvel faizin aşağı yön almasını sağlayacak enstrümanlar üzerinde durmak varken 24 Ocak 1980 kararlarından bir gün öncesi, 23 Ocak'ı anımsatacak uygulamalar piyasadaki endişeleri azaltmaz bilakis artırır.İşte böyle sevgili okurlar. Umarım önümüzdeki günlerde ekonomi yönetimi ve ilgili kurum kuruluşlar endişeleri azaltacak karar ve uygulamalarla piyasaları bir nebze rahatlatırlar. Ancak sonuçta , ekonomi hayatında katma değerli üretim, disiplin ve tasarruf, diğer yanda tavizsiz demokratik laik sosyal hukuk devleti ilkeleri tabii ki eğitim eğitim eğitim Buradaki çıtaları ve hedefleri yakalamadıkça günlük para faiz düzenlemeleriyle bir yere kadar gideriz bu da bir anektod. Saygılarımla.