Totalde öyle bir sistemsiz hal ki ; Sonuçta hukuk devletinin temel ilkelerinden olan belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesi sürekli biçimde yara alırken, toplumda hukuka, hukuk düzeni ve hukukun uygulayıcıları olan başta hakim, savcı, avukat olmak üzere tüm kuruma güven ve saygı azalıyor. Güven ve saygının olmadığı yerde bırakınız toplumu, adaleti, en küçük ve önemli kurum olan aile bile inşa edilemez.Halbuki kural koyan ve kural uygulayan siyaset kurumunun yegane görevi istisnalara, güncel sebep ve bahanelere sığınmaksızın bu güven ve saygıyı tesis etmek.Anayasamızın da 2.maddesinde de altı çizilen Doktrinde hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerinin gerekleri de şu şekilde sıralanmış; Devlet faaliyetleri önceden öngörülebilir, tahmin edilebilir olmalı, Devlet faaliyeti önceden hukuk kurallarıyla düzenlenmiş olmalı, Hukuk düzeninde mümkün olduğunca hukuki istikrar sağlanmalı, İdarenin tek yanlı işlem yapma üstünlüğüne karşı, güvece niteliğindeki kurallarla (bireylere katılma, dinleme ve savunma hakkı gibi haklar tanınarak) birey ile idare arasında denge sağlanmalı, İdare, bireyin haklı beklentilerine uygun davranmalı, Yasal düzenlemelerde hukuka ve devlete olan güveni zedeleyici hususlardan kaçınılmalı, son olarak Devlet kişinin maddi ve manevi varlığını geliştirilebilmesi için hukuk güvenliğinin sağlandığı bir hukuk devleti yaratmalıdır. (Doktrinel görüş alıntısı- Prof Dr. Bahtiyar Akyılmaz, Prof. Dr. Murat Sezginer, Doç. Dr. Cemil Kaya- Türk İdare Hukuku - Ankara 2009, 5.130.131)Dönüyoruz içinde Adalet aranan Adalet saraylarına. Binalar eskisinden muhteşem çok para harcandı fena değil. Personel cefakarca çalışıyor.Binalar dökülüyor olmasa da dosyalar, adaletin ruhu tel tel dükülüyor. Hangi mahkeme kalemine uğrasanız hangi ilgili yetkili ya da vatandaşa sorsanız durum fekalet ötesi.Hukukta arabuluculuk, cezada uzlaşma kurumlarını getirdik. Ancak beklenen çare üretilemedi. İş davaları sayısı eskisini yakaladı. Yüz binlerce işçi yüz binlerce işverenle, milyonlarca tüketici milyonlarca üretici ile davalı. Böyle bir ekonomik, sosyal, adli düzen olabilir mi ? kaynağın köküne neden hâlâ inemiyoruz. ?Arabuluculuk neredeyse sadece işçi işveren, ya da taraflar arasında düzenlenen anlaşma belgesinin garanti belgesine indirgenmiş durumda. Uzlaşma müessesesinde ise ceza davaları sonucunda çıkacak müeyyideyi hafife alan memleket insanımızın umursamaz tavrı sistemi gereği gibi işletmiyor.Ceza davalarında tanık-sanıkların ifadelerinin alınamaması, verilen kararların istinaf ve Ankara'da senelerce bekletilmesi, mevzuat değişiklikleri ve sair nedenlerle klasörlerce ve on binlerce dava güya görülüyor-. Aslında görülen bir dava yok, senelerce ertelenen gereksiz duruşmalar sistemi tıkamakla meşgul. Ceza davası kararları istinaftan sonrasında da Yargıtay'dan geçecek. Zaman aşımına uğramamış, af gelmemişse neticelenecek. Korkunç bir zaman enerji ve maddi kayıp. Keza idari davalardaki uyuşmazlık sayısı, hakim yetersizliği, Danıştayın yoğunluğu gibi sebeplere bağlanan durumlar da benzer ve vehamete yakın.Pek çok kez yazdık ve bıkmadan değineceğiz. İstinaf mahkemeleri daha işe yeni başlamışken şişmiş durumda iki senedir el atılamamış dört senesini bekleyen istinaf dosyaları var. Bu dosyalar daha Yargıtay'a gidecek bir dört- beş sene de orada bekleyecek.Bu olumsuz tabloyu, ekonomik sosyal adli düzeni çok daha işler kılacak bir tabloya evşirmek mümkün mü. Elbette. Hem de bugün işlemez sistemler için harcanan onca kaynağın çok daha azıyla. Nasıl mı? Öncelikle siyaset kurumunun samimi/ doğru ve düzgün teşhis ve tedaviler ön görmesiyle.Bize ayrılan satırlar şimdilik yetersiz bunu da haftaya ele alalım. İyi haftalar dilekleri ve saygılarımla.