Tıpkı Can Yücel’in şiirindeki gibi.
Ama nereye?
Bir yere gitmeyi hayal ediyoruz ama önümüz tıkalı.
Hayallerimize bile karantinada.
Oraya gitsem nasıl giderim,
Buraya gitsem sınırlar kapalı.
Deniz kenarı hayali zaten yasaklı.
Bir taraftan da korku yasakları.
Birbirine benzeyen günler tat vermiyor.
Okuduğum kitaplara bir bakıyorum, anlamadan
yarısına gelmişim.
Uçup gitmişim başka yerlere.
Sevdiklerine bile mesafeli ve uzak insan.
Haftada iki defa batak oynardım, kavgalarını bile özledim.
Sabah erkenden kalkıp valizimi alıp uzaklara gidesim,
Bir iş için randevu alıp kaçasım...!!!
Tatil için valizi hazırlayıp yola çıkasım ...!
Arkadaşlarıma telefon edip, bu akşam bir yerlerde buluşalım,
Şöyle iki lafın belini kıralım diyesim...!!!
Hasta olan yakınlarımın boynuna sarılasım var...
Ne bileyim, o basit yaptığımız işler bile ne büyük şeylermiş.
Bir çarşıya gitmek, bir dükkandan çıkıp diğerine girmek.
Önüne masaları atmış bir kahvehanede bacak bacak üstüne atıp demli bir çay içmek..
Esnaf lokantasının ilk müşterisi olup buharı gözlerimizin içine giren sıcak bir çorba içmek...!!
Her hareketi özgür ve düşüncesizce gerçekleştirmek.
Ne güzel şeylermiş.
Asıl değerler para, pul değilmiş.
Asıl değerler yaşadığımız sade ve sıradan hayat imiş.
Kıymetini anladık anlamasına da
Bir taraftan yaşamak da varmış korona günlerini.
Diğer taraftan ise yasaklara uymak zorundayız.
Ama duygularımızı açık açık söyleyip
Geleceğe not düşmeliyiz diye de itiraf ediyorum,
Sıradan günlerimiz ve sade hayat çoook lüksmüş meğer.
Özledik...
Saygılarımla