Bu veri teorik olarak doğru olsa da bugüne baktığımızda TL'nin ülke sınırlarında tamamıyla yalnız bırakıldığına şahit oluyoruz. Sadece kurumların değil, insanımızın da gerçek "yerli ve milliye" uzak durduğunu görüyoruz.
Yabancı yatırımcı gidiyor, ona diyeceğimiz bir şey yok. Peki, suyu, ekmeği ve evin faturaları v.b. giderlerin hepsini TL olarak ödemek durumunda olan insanımız neden varlığını TL dışında tutmayı tercih etmektedir?
Bu noktada uzun bir neden listesi ortaya konabilir ancak temel neden TL'nin reel faiz oranıdır. Yıllardır piyasa şartları dışında yapay olarak yaratılan negatif faiz ortamı yerel para birimimizden kaçışa neden olmuştur. 2013 yılından günümüze defalarca aynı kısır döngü yaşanmaktadır. Negatif faiz, varlık değerlerini, buna bağlı ithalatı arttırmakta ve piyasalarda dalgalanmaya neden olmaktadır.
Son gelinen aşamada bireyler ellerindeki TL' den kurtulmak hissiyatıyla zaten az olan tasarruflarını sarf etmektedir. İnsanlar ellerindeki büyüklüğe paralel kimi tatil yaparak, kimi elektronik cihaz alarak, kimi otomobil, kimi ev, kimi altın, kimi gümüş, kimi arsa, kimi bitcoin, kimi hisse senedi v.b. yerlerde paralarını değerlendirmektedir. ( Hisse senetlerinin dolar bazında hareket ettiğine inanılır )
TL'yi elde tutmanın zarar etmek olduğu noktasında toplumumuzda genel bir mutabakat vardır. Bu durumda ne enflasyon, ne cari işlemler açığı ne de üretim açığı sorunumuz çözülebilir.
Bugün sokaktaki insan birbirine ‘emlak mı, araba mı, hisse mi, altın mı alayım?’ diye soru sormaktadır.
Sağlıklı bir ortamdan bahis edilmesinin imkanı yoktur. TL' yi elde tutmama eğiliminin ve hatta TL' den kaçışın önü acilen alınmazsa bedel ödemeye devam edeceğimiz hepimizin malumudur.