Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz.”
Bu Anayasa kuralı uyarınca, kişi sağlığının korunması için, tıbbi tedavi kendisine tanınan bir haktır. Bu anlamda, kişinin açık rızası olmaksızın, tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında kendisiyle ilgili tıbbi müdahalede bulunulamaz. Kural olarak kişi, bu konuda seçimlik hak sahibidir.
Hekim tarafından yapılan tıbbi müdahaleyi hukuka uygun hale getiren koşullardan biri de, hastanın açık rızasının varlığıdır. Bunun için hekimin, sağlık durumu ile ilgili olarak hastayı bilgilendirmesi ve bir tıbbi müdahalede hastanın rızası gerekir (TŞSTİK m.70 , HHY m.15 vd. ile m.24 vd.).
Hekimin açıklama yükümünün hukuki temeli, özel hekimlerde, tedavi vekalet sözleşmesine dayandırılır. (TBK m.386).
Uygulamada, HHY’ne uygun biçimde onayının alındığı, yapılacak ameliyatların hasta onam belgesine kısaltılarak yazıldığı ancak hastanın bunu anlayıp acil operasyon da olmak üzere onay verdiği, tıbbi konuda tedavisini yürüten doktorlara ve hastaneye kolaylıkla ulaşabildiği belirtilmiş olsa bile, aydınlatılmış onam (rıza) formunda yapılan cerrahi girişime ait spesifik herhangi bir tıbbi bilgi bulunmadığı, HHY’ne ve etik ilkelere göre hastaya yeterince sözlü bilgi verilip verilmediği konusunun kanıtlanamadığına sıkça rastlanılmaktadır.
İç hukukumuzda geçerli olan Avrupa Biyotıp Sözleşmesinin 5. maddesine göre; “Sağlık alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi muvafakatını her zaman serbestçe geri alabilecektir.”
Bu düzenleme ile, rızanın kapsamı belirlenmiştir. Kaydetmek gerekir ki, salt ameliyata rıza göstermek de yeterli değildir. Ayrıca, olası komplikasyonların ve risklerin de açıklanmasını içeren aydınlatılmış rıza olması aranmaktadır.
Hekim, uygulanacak yöntem ve süreç hakkında hastayı bilgilendirecek; tanı, tedavi konusunda aydınlatmada bulunacak, sonra da hastanın tıbbi el atma ve yardıma rıza göstermesini isteyecektir.
BenzerYazılarAkıllardaki sorular bitmiyor…RÜZGAR, Temiz Enerji KaynağımızBakır son iki yılın zirvesindeFaiz arttı mı? Şayet hekim, yeni bir tıbbi yöntemi uygulamayı öngörmekteyse, bu yöntemle ilgili bilimsel alanda kuşkular varsa, bunları da ayrıca hastaya açıklamakla yükümlüdür.
Konuya ilişkin Yargıtay13. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamaları dikkate alındığında, bu rızanın aydınlatılmış rıza olması gerekir. Nitekim, Hekim Etiği Yönetmeliği’nin 26. maddesine göre; “Hekim hastasını, hastanın sağlık durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.”
Unutulmamalıdır ki, aydınlatılmış rızada (onamda) ispat yükü hekim ya da hastane üzerindedir.
Ailenizle sağlık ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.
(1) Türkiye Cumhuriyeti(2) 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun(3) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu(4) Hasta Hakları Yönetmeliği(5) Yargıtay13. Hukuk Dairesinin 22/05/2019 tarih, 2017/8664 Esas ve 2019/6410 Karar sayılı içtihadı (karararma.yargıtay.gov.tr)