?>

Meseleler!

İyi gitmiyor. Dünya da iyi gitmiyor. Değerlendirmeler ekonomik büyüme oranları yerine, küçülme oranları ile yapılmaya başlandı.

Adil GÖKÇADIR

4 yıl önce

 İki ay kadar önce yazdığım bir yazıda pandemi belası tamamen bitip, ülkelere verdiği zararlar belirlenmeden, ekonominin ne olacağı konusunda değerlendirme yapmak yanıltıcı olur demiştik.  Pandeminin ekonomiye etkisinin beklenenin de üzerinde olması düşüncemizi doğruladı.

Dünya salgından kırılıyor.  Alınan tedbirler için yapılan harcamalar yanında, tedbirler kapsamında zorunlu ara verilen ekonomik faaliyetler ve tüm ülkeler için aynı şeyi söylemek mümkün olmasa da, milli geliri standardın üzerinde olan demokratik gelişmiş Ülkelerin,  zarar gören vatandaşlarına sağlamaya çalıştığı yaşamsal imkanlar ciddi boyutlara ulaştı. Pek çok ülke de çeşitli tedbirlerle, kendisini korumaya ve ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyor.

Ekonomiden sorumlu olan bakanlar ve yöneticilerin işleri çok zor. Bizimkilerin daha da zor. Coğrafyamızın ve değişen politikaların getirdiği çeşitli zorunluluklarla artan askeri harcamalarımız da var. Yönetenler, çeşitli açıklamalar ile halklarını korumaya, durumu anlatmaya, istenmeyen gelişmeleri, göstergeleri düzeltebilmek için neler yapacaklarını açıklamaya çalışıyorlar. Hepsinin değişik yöntemleri, tarzları ve sözleri var elbette. Ancak açıklamalar arasında, “Pandemi harcamaları benim için önemli değil ya da işsizlik ya da faiz ya da döviz kurları benim için önemli değil, ben ona bakmıyorum” şeklinde bir ifade, hiç duymadık. Bu ifade pek gerçekçi de olamaz.

Az çok bildiğimiz, 45 yıldır içinde ve sahada mücadele ettiğimiz ekonomide,  çok şey gördük, çok şey yaşadık ama herhangi bir ekonomik kriterin, ekonominin durumunun yorumun da ya da tedbirler veya planlama kapsamında yok sayılabileceğini görmedik, duymadık.  Bu mümkün olabilseydi, işler ne kadar kolaylaşırdı öyle değil mi? Rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözü vardır, “Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz” demişti. Pratik bir insandı rahmetli Başbakan. Siyasette çığır açmış bir zekaydı. “Tencere hükümet düşürür” sözü de ona aittir.

Siyasetle ekonomiyi asla karıştırmamak gerekir. Köklü ve sağlam bir ekonomik alt yapıya sahip değilseniz, dengeler çoğu kez pamuk ipi ile bağlıdır. İşin uzmanı bile, küçük hatalar ile büyük yanlışlara neden olabilir. Dünya ve teknoloji süratle değişiyor. Bir söylemi bizim görmemiş, duymamış olmamız, bu ifadenin mutlak yanlış olduğunu da göstermez elbette. Belki de eksiklik bizdedir. Ayrıca üstüne basarak söylüyorum ki, “Konuya istesek bile asla siyasi bakamayız”. Siyaset bizim işimiz değil. Ekonominin de siyasetle uzaktan yakından alakası olamaz. Özleri, kuralları, DNA’ları farklı İki ayrı dünya. Birisi kuralsız olmaz,  diğeri kural tanımaz. Ayrıca ekonomik göstergeler, bakılsa da bakılmasa da durmayacak,  üstüne düşen olumlu ya da olumsuz tepkiden geri kalmayacaktır. Yarın bu değerler dengeye yaklaşırsa,  “Bakmadık da ondan düzeldi” mi diyecekler?

Yerli ya da yabancı yatırımcı, müteşebbis, üretici, işadamı mevcut durumu irdeleyecek ve gördüğüne göre karar verecektir. Yatırımsız bir ülke kalkınabilir mi? Şu an petrol ya da doğalgaz üretiminde kendine yeten bir ülke değiliz ve bu enerji kaynaklarını ithal ediyoruz. Hatta en büyük ithalat kalemimiz enerji kaynakları ve bu alışveriş dövizle yapılmak zorunda. Döviz arttıkça artan maliyet istisnasız bütün fiyatlara yansıyacaktır. Döviz artışı bir anlamda gizli devalüasyondur. Hele ki Türkiye’nin döviz cinsinden borçları da ortada iken. Keşke dövizle ne işimiz var diyerek sıyrılma şansımız olsa.

Ekonomi dengeyi, istikrarı sever. Hangi göstergede bir aşırılık var ise, pek çok değişik kriter ve zamanlamaya bağlı olarak,  az ya da çok bir zarar vereceği muhakkaktır. Ekonominiz ne kadar güçlü ise aşırılıklar olması o kadar zor ve zararlar az ve ekonominiz ne kadar zayıf ise zafiyet bulaşımı o kadar kolay, zararlar da o kadar yüksek olacaktır.

Kendimizi kandırarak varabileceğimiz bir yer yok. Yapmamız gereken, alınabilecek tedbirleri alıp, zararı minimize etmeye çalışmaktır. Şeffaflık güven yaratır. Her vatandaş, doğruyu bilmek, ona göre planlamasını yapmak, tedbirini almak zorundadır.  Güven ortamı yok edilirse, istikrarı tesis etmek olanaksız hale gelir. Kaos başlar. Örneğin vatandaşın güvenini kaybedip dövize ya da yastık altına yönelmesi, piyasaları daha fazla radikal hale sürükler. 6 ay öncesi gibi. Durgunluk çözümsüzlüğü derinleştirir. Ve aşmak daha zor ve pahalı olur.

En kısa sürede sağlık dolu vatandaşlar ve sağlığına kavuşmuş bir ekonomi arzusu ile…

YAZARIN DİĞER YAZILARI