Siyasi, ekonomik derken pandemiyle birlikte “yeni bir normal” anlayışı hayatımıza girmiş odlu.
Uluslararası ilişkiler, sağlık sorunları derken ekonomimiz sıkıntıdan başını kaldıramaz oldu.
Bugün iş arayan için en büyük sorun işsizlik, iş sahibi içinse satış-tahsilat.
Sokaktaki vatandaşsa hayat pahalılığından şikayetçi. Enflasyon bir hayalet gibi etrafta dolaşıyor ve önü alınamıyor.
Sebeplerini hepimiz biliyoruz laf kalabalığına gerek yoktur.
Bugün TL’nin; basılı olduğu kağıt ve mürekkebi kadar değeri kalmamıştır.
Bu değersizleşme sürecinden sadece bazı ihracatçılar memnundur. Onlar da TL borçlanarak, ellerindeki dövizin daha değerlenmesini beklemektedir.
Düşünün sistem dinamikleri böyle olduğu için doğal olarak bazı ihracatçılar TL aleyhinde pozisyon almaktadır. Kendileri için doğru bir harekettir o işin başka yönü.
Defalarca yazdık; TL’nin baskı altında tutulma süreci devam ettikçe daha büyük problemlere muhatap olacağız.
Mesela enflasyon % 37’yse ki; bu şekilde hesaplayan bilim adamları mevcuttur, TL faizi % 37 olmadan bu iş çözülemez. Gerekli olan doğru enflasyon ölçümlemesi ve ona uygun bir faiz haddi.
Yıllardır elinde TL tutan insanlar cezalandırılıp, onlardan alınan dolaylı vergilerle verimsiz ekonomi politikaları fonlandı.
Bugün elde sadece dünya ölçeğinde bedavaya çalışan iş gücü kaldı.
Artık lafı dolambaçlı yollarla ifade etme zamanı geride kalmıştır.
Ekonomik olarak gerçeklerle yüzleşerek normalleşmek durumundayız. Tabi bunun geçici bazı olumsuzlukları olacaktır. Ancak bilinmelidir ki ne kadar gecikirsek o kadar büyük olumsuzluklarla yüzleşeceğiz.