Bursa’ya nefes veren, elde kalmış nadir nostaljik alanlardan birisi. Anılar da canlanır diye düşünerek bölgeye yöneldim. Hürriyet tarafından çevre yolunda doğru sola döndüm ve şok oldum. Yol dar, trafik alabildiğine yoğun. Sağ lastikleri biraz kaldırıma çıkartıp flaşörleri yaktım ve hayretle soldaki alabildiğine bloklara baktım. Derenin hemen yanında yükselen binaların bir resmini çekmek istedim. Arabadan inmek ne mümkün, geriden gelen trafik tren gibi. Burada yaşam başladığında trafiğin durumu şimdiden görünüyor.Aklımdan geçenleri samimiyetle yazıyorum. Biz yıllarca bu çevrede 3-5 kattan yüksek bina görmedik. Derelerin koruma havzası 200 metre değil miydi? Hani dere yataklarına yakın konut yapılamazdı. Hani yatay yapılar yapacaktık.Bu kadar sıkışık bir alana 15-16 kat + bodrumlar, bir sürü blok inşaatına nasıl izin verildi? Bu kadar emsal artışının gerekçesi, topluma katkısı, Bursa’ ya katkısı ne acaba? Bursa’nın trafik ve park sorunu ortada iken bu noktayı ve etrafı tamamen kilitleyecek bu yapılaşmaya neden ihtiyaç duyuldu? Bu yüksek yoğunluğu karşılayacak donatı imkanı var mı diye düşünürken görmek için geldiğim Havaalanı geldi aklıma. Ve eyvah dedim. Yakında önce pisti bozarlar. Halbuki sevgili Ahmet Emin Yılmaz’ın köşesinde yer verdiği, sayın Orhan Efe’nin, benim de katıldığım ve alkışladığım, Bursa’ya değer katacak çok doğru fikirleri var.Pek çok Avrupa ülkesi ve Amerika’nın değişik eyaletlerine, ticari amaçlı defalarca seyahatim olmuştur. Başkentler ya da ticaret merkezi şehirler dışında Gökdelen ya da belirli bir sayı üstünde kat miktarını sadece şehir merkezlerinde ve ticari kullanım olarak görebilirsiniz. Genelde çelik binalardır.Onun dışında yaşam standartlarında 2-3 katlı evler, merkez çevresindeki banliyölere yayılmıştır. Ahşap ağırlıklı hafif beton evlerdir. Eski komünist ülkeler dahi yüksek konutlardan tamamen vazgeçmiş, daha modern ve güvenli yapılaşma içindeler. Ki Avrupa topraklarının büyük bölümü Türkiye kadar deprem riski taşımıyor.Bursa ovası zemin karakteri çok net biliniyorken, bir de dere yataklarına çok yakın bir alandan söz ediyorsak, bu alanda herhangi bir inşaat yapılması söz konusu ise verilecek emsal ve kat yükseklikleri ancak bir bilim konseyinin raporu ile mümkün olabilmelidir. O yapılarda insanlar ve çocuklar, hatta belki de sizin yakınlarınız yaşayacaktır. Sorumlular ise bu izinleri verenler olacaktır.Bizler önce insanız değil mi?Allah’ın yarattığı diğer canlılardan ayrıldığımız tek nokta aklımızın olması. Düşünebiliyor olmamız. Bir deprem anında, dere yatağına yapılmış bina, kayan zemine yapılmış bina ya da denetimsiz, ruhsatsız bina arasında risk açısından fark nedir? Yaşama bu derece maddi bakmak yerine, daha bir güven ve saygıyla bakmak, toplum adına kararlar veriyorsak, kendimizi onların yerine koyarak değerlendirmek zorundayız.İnsan olabilmek için sahip çıkmamız gerekenler; “Ahlak, Saygı, Karakter, Sağduyu, Güven, Sabır, Dürüstlük, Sevgi” gibi ulvi kavramlar. Kuran-ı Kerim’in İslami yaşam felsefesi olarak emrettiği, Peygamber efendimizin kendi yaşamında örneklediği kavramlar. Bunların içinde para ile alınıp satılabilen bir tane var mı? Peki para ile Cennet’ten tapu alabilen var mı?