?>

Hemşehricilik, yandaşlık ve liyakat

Türkiye’de geçmişte olduğu gibi, bugün de bazı resmi atamalardan rahatsızlık duyan muhalifler vardır. Bu tartışma her siyasi iktidarın karşı karşıya kaldığı bir olgu olarak her zaman gündemdedir.

Musa Alioğlu

4 yıl önce

En son Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü görevine atanan Prof. Dr. Melih Bulu’nun durumu da bu tür tartışmalardandır. Atamaya karşı çıkanlar, onun Boğaziçili olmadığını ve geçmişte AK Partili olarak siyaset yaptığını ileri sürüyorlar. Belki de siyasi geçmişi olmasaydı bu atamaya bu kadar fazla karşı çıkılmıyor olacaktı.Veya o, başka göreve getirilse kimseler duymayacaktı, gündeme gelmeyecekti. Kasım 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan Boğaziçi Rektörlüğü’ne, buranın mezunu doçentlik ve profesörlüğünü de buradan alan Prof. Dr. Mehmed Özkan’ı atamıştı. O zaman bu atamaya da karşı çıkılmıştı çünkü ablası bir AK Parti milletvekiliydi.Tartışmalar çok uzun sürmedi ve Prof. Dr. Özkan bu görevi tam dört yıl yaptı.Şimdi de böyle olacak, konu kapanacak.Şöyle geriye dönüp baktığımızda kamu kurumlarına yapılan atamalarda siyasi görüş birliği en önemli tercih nedenidir.Ardından hemşehrilik, akraba ve yakını kayırma (Nepotizm) ve herhalde en son da liyakat gelmektedir diyebiliriz. Hangi siyasi parti iş başına gelirse gelsin, her türlü atamayı kendi siyasi görüşündeki bürokratlar arasından yapar. Bu benim gibi düşünmüyor, ama işini çok iyi biliyor diye atama yapıldığını görmek nadirdir.İktidarların insan kaynağı taraftarlarının arasından oluşmakta olduğu için seçimi de buradan yapmaktadırlar. Bakanların atamalarına bakalım. Yaptıkları bütün atamalar tesadüf müdür derseniz, tabii ki değil derim. Bakan’ın tanıdığı, bildiği ve güvendiği bir kişiyi göreve ataması da bence normal bir davranış olup, çok yadırganmamalı.Tek partili CHP döneminde iktidar kendi görüşündekileri iş başına getirirken, çok partili döneme geçtikten sonra da aynı alışkanlıkları DP de aynen sürdürmüştü.1960 İhtilalinde askerler de sivillere hiç güvenmediği için bilsin bilmesin önemli yerlere üniformalıları getirip bir askeri bürokrasi oluşturmuşlardı. 12 Mart ve 12 Eylül askeri dönemlerinde de askerlerin iş başına getirilmesi alışkanlığı sürdü.1980 öncesi iktidarda olan Milliyetçi Cephe (MC) Hükümetleri’nde yine aynı şekilde partili, eş dost, akrabalar tercih edilerek iş başına getirilmişlerdir. CHP -MSP koalisyonu iktidara geldiğinde ise yine aynı şekilde önce partililer, sonra da akrabalar önemli görevlere getirilip aynı alışkanlık izlenmiştir. Askeri dönem sonrası iş başına gelen ANAP’ın askeri atamaları temizleyip, sivilleşmeye adım atması da öyle pek kolay olmamıştır.2000’li yıllara kadar iş başına gelen tüm hükümetler aynı şekilde önce partililere sonra da eş dost ve akrabalara iş kapısı açmakta birbirleriyle yarışır oldular.2003’te Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle doğal olarak, partililer devlet kapısında iş bulabilmek için parti kapıları aşındırdı.Her dönemde, siyasi iktidarların yaptığı gibi AK Parti de üyelerinin, taraftarının iş sahibi olması için kolaylıklar da sağladı.Sıradan bir vatandaşın iş bulabilmek için siyasetten medet umması olağan ve kabul edilebilir davranıştır. Fakat bu konuda devletin ayrım yaparak, taraf tutması doğru değildir. Bu çok önemlidir.Kamudaki üst düzeydeki görevler için en önemli kriter olan liyakatin, ne kadar geçerli olup olmadığını söyler dururuz. Layık olma, yaraşma, yaraşırlık anlamı taşıyan bir kelime. Öğrenim durumu ve tecrübenin toplamı liyakati oluşturur. Bunlar olmadan yapılacak her atamanın bir adam kayırma olduğu kesin gerçek.Tüm bu söylediklerimiz kamu kurum ve kuruluşları için geçerli. Peki özel sektör bu konuda daha mı adil davranıyor? Köklü geçmişi olan şirketlerde kayırma, torpil geçme ve liyakate önem vermeme gibi durumlar kolay kolay görülemez. Mazisi çok yeni olan şirketlerin birçoğu da bu kurala uyup, hakkaniyetle hareket edip, işi layık olan kişilere vermektedir.Kurumsal olmayan şirketlerde ne yazık ki böyle durumlarla karşılaşmak çoğu kez görülebilmektedir. Bu hatalı tutum beraberinde başarısızlığı getirir ve bu tür şirketler de uzun süre yaşayamaz. Bu nedenle dinin de emri gereği “İşi ehline veriniz” diyorum.  

YAZARIN DİĞER YAZILARI