Bici bici muhallebicisi, o ne güzel renk öyle kırmızı desem değil, turuncu desem hiç değil. Biraz ötede dikdörtgen cam kutu içinde sergilenen peynirli ve patatesli sigara böreği. Hepsini yesem doymam gibi… Oval ahşap formika ve her iki taraftan açılan kapakları ile sanki zincir fastfood her yerde aynı. Lahmacuuuuuuunnnnn… Hepsi Urfa şivesi ile ve tipleri de aynı, sanki özel tasarlanmış… Ya söğüşçü, haftanın her günü gelmez… O bıçağın kesiş hızı, soğuk sakatat böyle lezzetli olur mu? Karabiber, kekik, tuz birbirine karışmış şekilde ve onun da sistemi bildiğimiz gazete kağıdına buruşturarak sarmak ve dizlerinin üstünde yemek, şartlar bu işine gelirse. Davul şeklinde galvaniz bir kap içinde açınca buharı ile birlikte beyaz kağıda sarılarak servis edilen kıymalı ve peynirli cantıklaaaaarrrr. Kokusu insanı bayıltır, her zaman on tane birden yemeyi hayal ederdim. Simitçiler sıra sıra, hepsi o köşede… Hava ve mevsim durumuna göre dondurmacısı, tükürük köftecisi, mısırcısı, salatacısı, erikçisi, pamuk helvacısı, susamlı helvacısı say say bitmez, olmayan tek şey para idi ama alanları seyretmek ve olduğunda harcamak ise bir şenlikti. O köşe, Atatürk Lisesi’nden Kültürpark’a giden yolun olduğu yer. Her geçtikçe, o köşeyi gördükçe içimde bir çiçek açar, hiç solmaz. Hayatımın her döneminde hatırası vardır o köşenin… Güzel anılar, neşeli günler, hayatın karıdır, ayrıca insanlar anıları ile yaşar büyüdükleri şehirlerde. Anılar var oldukça ömürler uzar, şehirler değer kazanır, insanlar yazacak bir şey bulur. Ahhhhhh… O köşeden her geçişimde değişik bir duygu içimde. Ya yıkılırsa, ya değiştirilirse, ya bir şey olursa… İşte her geçişte orada duruyor anıları ile “o köşe…!” Saygılarımla