Veriler bilimsellikten uzak, planlı, programlı ve hedefe dönük değil. Açıklamalar böyle düşündürünce de şüpheleri, güvensizlik ortamını Sayın Engin Er’in dediği gibi, “Acaba deprem ciddiye alınıyor mu?” sorusunu gündeme taşıyor. Türkiye’nin bugünkü yapı stokunun durumuna özel, yaş meselesi dışında 17’den genç ama denetimsiz yapılmış, yani kaçak, sonradan imar affı gibi nedenlerle resmileşmiş pek çok çürük yapının sayımlara girmediği gerçeği de ortada. Ayrıca Sayın Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamalardaki gerçekçi yaklaşım, aslında doğruyu herkesin bildiğinin kanıtı. Sayın Soylu’nun İstanbul depremi konusundaki yaklaşımı son derece gerçekçi. Çünkü eğer bugüne kadar tekrar eden Kuzey Anadolu fayı kırılma periyodu tekrarlarsa, beklenen İstanbul depremi her an olabilir. Ancak son büyük depremi 1855’de yaşamış Bursa’nın, periyot mantığına göre, kentsel dönüşümünü tamamlama şansı yüksek. Fakat neden hala bu konuda planlar olmadığı, neden bu planların içinde akademik odaların olmadığı merak konusu. Yönetimlerin, bu konudan uzak durmalarının, sürekli mış gibi yaparak çok kıymetli zamanı tüketmelerinin, nedenleri ne olabilir acaba? 17.04.2021 Cumartesi günü İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun detaylı bir deprem açıklaması daha oldu. Bu konuşmasında, “İstanbul özelinde ciddi bir deprem hazırlığı içindeyiz. Son bir yılda 5 bin 599 toplanma alanına ulaştık. Kişi başı toplanma alanı 1,29 metrekareden 3,37 metrekareye çıktı” demiş. Sayın Soylu, İstanbul için en önemli güvenlik tehdidinin deprem olduğunu ifade ederek şöyle devam etmiş; “Kentsel dönüşüm çalışmaları devam ediyor, ancak hepimiz biliyoruz ki deprem bize fırsat tanımayabilir. Bunun için adım atmamız gereken iki alan var. Birincisi riskli bina tespitlerine ağırlık vermek, ikincisi afet eğitim çalışmaları. Bu yılı afet eğitim yılı ilan ettik. Bugüne kadar 6 milyon 241 bin 875 kişiye yüz yüze ve online afet farkındalık eğitimi verildi. Hedefimiz bu yıl 51 milyon vatandaşımıza ulaşabilmektir. Ülke genelinde toplanma alanı sayısı 25 bin 32 olacak.” (Kentsel dönüşüm konusunda doğru planlamalar yapılırsa, ülke genelinde riskleri minimum seviyeye indirme şansı vardır. Ancak boşa geçirilen onca yıldan sonra İstanbul için en doğrusu, şimdi yapılmaya çalışılanlardır diyebiliriz. Yine de ilgili tüm kurumlar ve STK’larla koordinasyon eksiği olması düşündürüyor.)
Bakan Soylu ifadelerinde 19 - 21 Ekim tarihlerinde 38 ilin katılacağı Türkiye Afet Müdahale Planı Ulusal tatbikatı yapacaklarını bu konuda çalışmaların sürdüğünü, halihazırda Jandarma Kurtarma Timi, AKUT, İHH, Anda, Türkiye İzcilik Federasyonu ve mahalle gönüllüleri acil müdahale derneği ekiplerinin akredite olduğunu, polis arama kurtarma biriminin kurulduğunu, onlarında akreditasyon çalışmalarının sürdüğünü, ancak işin en kritik noktasında muhtarların olduğunu, her türlü iletişim için hazır olunması gerektiğini söylemiş. Bunları dinlerken aklıma 28.05.2014 tarihinde, “Depremde telefonlarınız çekmezse Bakanlığı arayın” diyen zamanın Ulaştırma Bakanı Sayın Lütfü Elvan geldi. Kentsel dönüşümde ihmaller böyle devam ederse, pek çok bakanlığa iş düşecek. Belli ki artık İstanbul’a Çevre ve Şehircilik’ten çok İç İşleri Bakanlığı’nın faydası olacaktır. İstanbul’da kentsel dönüşümün tamamlanma şansı iyice düşmüştür, yine de mücadele son ana kadar, artarak sürmelidir. Allah, Türk Milleti’nin yardımcısı olsun. Ancak durum İstanbul dışındaki illerimiz için aynı değil. Artık bir anlamı kalmasa da şunu ifade etmeliyiz. 1999 depremi büyük bir uyarı idi. O uyarıyı aldığımız günden bugüne 21 yıl geçti. Bu işi o gün ciddiye almış olsa idik, bugün belki de Kentsel Dönüşümü konuşmanın gereği olmayacaktı. Dönüşüm yasası çıkalı 9 yıl geçti. O gün ciddiye alsa idik, şimdi yolun yarısı geçmişte kalmıştı, geleceğe çok daha güvenle bakıyorduk. Hiç olmazsa hala şansı olanlar için mücadele edelim. Günahsız çocukların geleceği olsun.