Hiç giymediğimiz eşofman ve pijamaları yeterince eskittik...
TV karşısında kala kaldık...
Sağolsun, TV kanallarıda bunu fırsat bilip hiç merak etmeyeceğimiz yaşamları ordan burdan aşırma senaryo ve konularla birleştirip ortaya çıkan rezil rezil dizileri getirip burnumuza yapıştırdı.Dizilerin ana fikri içler acısı.
Ülkede yaşayan zengin kadınların tamamı aileye yakın uşak, hizmetçi, şoför, uncu, sütçü, ne buldularsa, onlardan üremişler.
Günümüze gelince bütün babalar ellerinde DNA Raporu ile, çocuklarının gerçek babasını ararken annelerin durumu daha vahim, çocuğunun gerçek babasının hangi sevgilisi olduğunu hatırlamaya çalışıyor...Kimin eli kimin cebinde belli değil...
Bu arada, karşı villanın bahçıvanıyla kırıştıran anne bir önceki kocasının, bir sonraki ortağından olan çocuğunu gizlice itelediği kız kardeşinden geri almaya çalışmaktadır.
Kafanız karıştı, değil mi?
Hepimizin ki öyle.
Diziler, kısa sürede sezon finali yapıyor, yerlerine gelen dizilerin de durumu pek iç açıcı değil.
Neden zaten bunalmış bir topluma böyle sıkıntılı, izleyicisine karabasan çöktüren diziler yaparlar?
Anlamak, mümkün değil.
Zaten ruh halimiz belli, bir de bu dizilerle ruh sıkıntısı, ağla üzül, çözmeye çalış, hiç derdimiz yokmuş gibi...
Bir de insanlara birçok şey öğretiyorlar, tüm gizlilikleri, kötülüğün yolunu yordamını...
Gençlere özeti, sahte hayatlar...
Yazık...
Elimizde kumanda, eski filmleri kovalamaya başladık yeminle.
Kemal Sunal, Şener Şen, Adile Naşit gibi oyuncuları özlemişiz.
En azından kalite vardı...
Şimdi bir dizide gördüğümüz oyuncuyu bir daha görmüyoruz zaten...
Sağlıkla, sevgiyle kalın...