Öylesine bir katliam ki, kurşun ziyan olmasın diye eli bağlı Boşnakların bir kısmı Balkanlarda sıkça kullanılan tahta ve demir tokmaklarla beyinleri dağıtılarak; balta, keser, bıçak gibi kesici aletlerle doğranarak öldürüldüler!
Srebrenitsa’da çocuk yaştakilerden 80 yaşındaki yaşlılara dek toplam 8 bin 312 Boşnak birkaç gün içerisinde katledildi.
Hala toplu mezarlar bulunuyor ve DNA örnekleriyle kimlikleri tespit edilerek Potocari’deki anıt mezarlığa gömülüyorlar.
Srebrenitsa ve çevresinde bugüne kadar bulunan 85 toplu mezarda 6 bin 974 kurbanın kemik kalıntısına ulaşıldı.
Toplu mezar arama çalışmaları hala sürüyor. Her yıl yeni toplu mezarlar bulunuyor…
11 Temmuz 1995'te Ratko Mladic komutasındaki Sırp askerleri 1993 yılında BM tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa’yı ele geçirdi. Şehirde yaşayan ve silahsızlandırılan sivil Boşnaklar BM görevlisi Hollanda askerlerine sığınarak hayatta kalmayı umdular.
Ancak Hollandalılar kendilerine sığınan Boşnaklarıi Sırp çetniklere teslim etti. Sırplar kadınlarla erkekleri ayırdı, kadınları otobüslere bindirerek sürdü.Erkekleri ise katletti…
Boşnakların bir kısmı ise ormanı geçerek Bosna Hersek’e sığınmak üzere yola çıktı, ancak çok azı ulaşabildi. Çoğunluk yolda Sırplar tarafından katledildi.
Katil Mladic’ten Srebrenitsa’dan ayrılırken hediyeler alan Hollandalı Komutan Karremans hiçbir zaman yargılanmadı. Hollanda devleti ise Srebrenitsa’daki soykırımdan kısmen suçlu bulundu.
Lahey Uluslararası Adalet Divanı, 2007 yılında Srebrenitsa ve civarında yaşananları soykırım olarak değerlendirdi. Ancak BM bu doğrultuda bir karar almadı.
Sırp katil Mladic başta olmak üzere 45 Sırp Çetnik çeşitli cezalara çarptırıldı.
Hollanda devleti 27 yıl sonra özür diledi!.. Aynı Hollanda hükümeti bir ay önce Srebrenitsa katliamının tanığı olan ve kurbanları, Sırp güçlerine teslim etmekle suçlanan Dutchbat askerlerine bronz şeref madalyası vermişti! Batı’nın toz kondurmadığı insan hakları bu kadar işte!
BOSNA-HERSEK’TE SAVAŞIN BAŞLAMASI
Eski Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Hırvatlar, 18 Kasım 1991'de Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti'ni, Sırplar ise 9 Ocak 1992'de Sırp Cumhuriyeti'ni ilan etti.
AB her iki ülkeyi de tanıdı. Ancak Bosna-Hersek için referandum önerdi. Bosna- Hersek de 29 Şubat-1 Mart 1992'de referanduma gitti.
Bölgede yaşayan Sırplar boykot etti, engellemelere karşın referandumdan bağımsızlık kararı çıktı ve Bosna-Hersek bağımsızlığını ilan etti…
Sırp Ordusu hızla ırkçı Sırp Çetnikleri silahlandırdı ve Boşnak köylerinde katliamlar ve etnik temizlik başladı. Katliamları etnik tecavüzler izledi. Bosna-Hersek’te dünyanın seyirci kaldığı bir insanlık dramı yaşanıyordu.
Sırp ordusunun silahlandırdığı Bosnalı Sırp çetnikler Müslüman Boşnak köylerinde etnik temizlik başlattı. Köylerde bebek, kadın, çocuk, yaşlı demeden katliam yaptılar. Boşnaklar ise Aliya İzzetbegoviç önderliğinde kuzeyde ve doğuda Sırplarla, güneyde ve batıda ise Hırvatlarla savaştı… Kanlı savaş 1 Mart 1992'den 14 Aralık 1995'e kadar sürdü. NATO müdahalesi sonrası Sırplar anlaşma masasına oturmak zorunda kaldı.
EN UZUN KUŞATMA ALTINDA KALAN ŞEHİR: SARAYBOSNA
Başkent Saraybosna (Sarajevo) 5 Nisan 1992'den 29 Şubat 1996'ya kadar bin425 gün boyunca kuşatma altında kaldı.
İkinci Dünya Savaşı da dahil yakın tarihin en uzun kuşatmasıydı. Sırplar Saraybosna’yı çevreleyen tepelere konuşlandılar, ağır ve hafif silahlarla şehri abluka altına aldılar.
Bosna-Hersek de kuşatmaya kurduğu ordu ile direndi. Ancak yeterli silaha sahip olmadığından kuşatmayı kıramadı.
2010 yılında Saraybosna’ya ilk gittiğimde hala pek çok eski binada kurşun ve ağır silahların izi duruyordu.
Delik deşik duvarlar, Boşnaklara özgürlüğün maliyetini hatırlatıyor.:. Umut tünelini de ziyaret etmiştik.
Umut Tüneli savaş sırasında kuşatma altındaki Saraybosna’yı BM kontrolündeki Saraybosna Havalimanına bağlayan 800 metre uzunluğundaki tüneldi.
Koral ailesine ait bir evden havaalanına uzanıyordu. O dönemde Boşnakların milli Tetkası olan Koral ailesinin yaşlı kadın büyüğü hayattaydı.
Direnişteki Boşnakların dış dünya ile temas edebildikleri, yardım alabildikleri tek yer orasıydı…
Tüneli ise Boşnak mühendislerle kömür madeni işçileri inşa etmişti… Saraybosna direnişinde hayati bir öneme sahipti.Gıda ve insani yardımın yanı sıra çeşitli teçhizatın temini gerçekleşmişti. Yaralılar tedavi edilecekleri ülkelere tahliye edilmişti.
O dönemde Türkiye’den de çok yardım gitmişti. Savaş döneminde o tüneli ortalama bin kişi kullanıyordu…
Buna rağmen ne tünel ne de Koral ailesinin evi deşifre olmamıştı. Sırplar tüneli bulamamışlardı… Gittiğim dönemde ev müzeye dönüştürülmüştü…
KÜRESELİZMİN ÖNGÖRÜSÜ ŞEHİR DEVLETLERİ VE SAVAŞLAR!
Eski Yugoslavya topraklarında kimisi şehir devleti ölçeğinde yeni ülkelerin kurulmasına neden olan savaşlar gökten zembille inmedi.
Makro bir öngörünün ilk adımıydı.
1980’li yıllara gelindiğinde dünya finans kapitalinin rotası neoliberalizme çoktan evrilmişti.
Ekonominin en güncel sözcüğü küresellikti. Akademisyenlerin, yerel ve idari yöneticilerin, siyasilerin dilinden düşmez olmuştu. Küresellik kavramına itiraz çağdışılık olarak görülüyordu.
Tıkanan emperyalizm krizinden çıkmanın yolunu bulmuştu; eğitimden sağlığa; ulaşımdan iletişime, tarımdan sanayiye aklınıza gelen her alandaki sosyal devlet uygulamalarının piyasalaşacaktı…
200 trilyon dolarlık dev pasta neoliberalizmin, küresel finans kapitalin emrine sunulacaktı…
Gelişmiş, orta ve az gelişmiş ülkelerde hızla özelleştirmeler başladı!
Neoliberal sistemin guruları Humington ve Fukuyama, dünyayı bölgesel savaşlara sürükleyecek olan neoliberal yeni dünya düzeninin (bildiğimiz emperyalizmin) ideolojik altyapısını kurguluyorlardı. Onlara göre artık üniter devletlere gerek yoktu! Tabii emperyal anavatanları hariç!
Her ikisi de tüm kamusal hizmetlerin piyasalaştığı yeni dünya düzeninde, dünyada, küçük devletlerin hatta antik tarihteki şehir devletlerine benzer bir yapının oluşturulmasını öngörüyordu.
Böylece küresel sermaye ana devletin bürokrasisine takılmadan hızlıca hareket edecekti. Hızla yerel yönetimler öne çıkartıldı; (Yerel gündem21’ler!)
Yani, eskiden emperyal devletlerin sömürgeleri vardı, yeni dünya düzeninde ise neoliberal küresel şirketlerin hükümranlığı söz konusuydu…
Ana devletler, Nasreddin Hoca’nın ayı kırpıp yıldız yapması gibi bölünüp parçalanacaktı.
İlk neşter Balkanlara atıldı. İç savaş sonrası eski Yugoslavya’dan 6 ülke çıktı; Sırbistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya!..
Ve savaş sonrası Irak 3’e bölündü… Şu anda Suriye de fiilen üçe bölünmüş durumda. Afrika’da Sudan Güney ve Kuzey Sudan olmak üzere ikiye bölündü!
Şimdi de Ukrayna Savaşı sürüyor… Son 30 yıldaki savaşlarda yüz binlerce sivil yaşamını yitirdi; onlarca milyon insan da mülteci durumuna düştü…