?>

Sağlıkta SSK hastanelerinden bugüne!..

Bir sorunun dününü anlamadan bugününü kavramak mümkün değil. Bu köşe yazımda dünün SSK Hastanelerinden bugünün sağlık sistemine uzanan süreci özetlemeye çalışacağım.

H. Gül KOLAYLI

2 yıl önce

2002 yılına dek Bursa’da yüz binlerce işçi, işçi emeklisi ve yakınlarının sağlık hizmeti aldığı tek yataklı tedavi kurumu SSK Çekirge Hastanesi’ydi.

Muradiye’deki Devlet Hastanesi ile Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sadece devlet memurları ya da ücretli muayene olmak isteyenler başvurabiliyordu.

Bir de eski Tıp Fakültesi Hastanesi yerinde yanılmıyorsam Göğüs Hastalıkları Hastanesi ile sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen özel hastane ve tıp merkezi vardı.

SSK’lı işçi ve emekliler ile bakmakla yükümlü oldukları aile efratları diğer hastanelerden ancak sevkli ise sağlık hizmeti alabilirlerdi. Mesela kalp ameliyatları SSK Hastanesi’nde yapılamadığından Göğüs Hastalıkları ya da Tıp Fakültesi’ne sevk edilirdi.

PARASI OLMAYANIN ÖLÜSÜ, DİRİSİ HASTANEDE REHİN KALIRDI!

Herhangi bir sosyal güvencesi olmayan hasta yakınlar, hastası öldüğünde hastane ücretini ödemedilerse, ölüleri hastanede rehin kalırdı.

Diriler de öyle; diyelim ki hasta bir bebek iyileşti, ama hastane parası ödenmedi; taburcu edilmezdi.

Hasta yakınlarının aklına doktorları ya da hemşireleri dövmek, hakaret etmek, kesmek, öldürmek  gelmezdi!  Yaptıkları sadece henüz medyaya dönüşmemiş Bursa basınına, gidip dertlerini anlatmak olurdu. SSK Hastanesi’nde hasta ya da hasta yakınları sabah ezanıyla birlikte fiş sırası kuyruğuna girerlerdi.

Doktorlar polikliniklere, servislerde hasta baktıktan sonra, çoğunlukla 10 gibi iner, yemek arası  verir, en geç 16.00’da muayenehaneye gitmek üzere çıkarlardı. Birkaçı hariç tüm uzman hekimlerin muayenehaneleri vardı! Hastaların çoğu önce doktorun muayenehanesine giderdi. Muayenehanesine çağırmadan da hastasıyla ilgilenen uzman doktorlar vardı.

Hastalar 8 ya da 10 kişilik koğuşlarda yatarlardı, yanlarında refakatçılar da olurdu. Torpilli ya da şanslılar üçer kişilik odalarda kalırdı. Herkes evden çarşafını, nevresimini hatta battaniyesini bile getirirdi. Tuvaletler her daim pislikten girilmeyecek haldeydi.

Komadaki hastalarla, yürüyebilen hastalar aynı koğuşta tedavi olurdu. Kimi zaman bir gecede koğuştan 3 kişi ölürdü, ortalık feryat figan giderdi. Yoğun bakımlar yoktu. 

Yoğun bakma işlemi tamamen hemşirenin deneyimine ve insafına kalırdı.

Hastalar fiş sırasından sonra doktor muayene sırası beklerdi; sonrasında ise röntgen ve tahlil kuyrukları başlardı.

Ertesi gün ya da birkaç gün sonra tüm tetkikler toplanıp yine doktor kuyruğuna girilir ve ilaç yazılır ya da hastaneye yatış yapılırdı.

İlaç alacaklar bu defa da SSK eczanelerinin önünde kuyruğa girerlerdi.

O günün uzman doktorlarının çoğu muayenehane gelirleri nedeniyle epeyce zengindi.

SSK hastaneleri berbattı. Hasta yoğunluğu çoktu, doktorlar günde en az 100 hastaya bakmakla mükellefti. Acil servis hizmetleri de sıkıntılıydı.

SSK ÇEKİRGE HASTANESİ AÇILDIĞINDA BURSA!

SSK Çekirge Hastanesi 1970 yılında hizmete girdiğinde şehrin nüfusu 847 bindi; 431 bini ise köylerde yaşıyordu.

Sonraki yıllarda ilçe ve merkezde şimdinin birkaç dispanser açıldı; bir de Altıparmak Polikliniği vardı. 1980’lere kadar da şehri idare etti…

Devlet Hastanesi ile Askeri Hastane ve Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ise SSK Çekirge Hastanesi’nde olduğu gibi hasta yoğunluğu yoktu. Zaten eskiden köylerde bile Sağlık Ocakları, ebe hatta doktor vardı.

1980’li yıllarda dünyada küresel neoliberal rüzgarları esmeye başlamıştı. Sosyal devletin tasfiyesine direnecek olan tüm kesimlerin üzerinden silindir gibi geçen 12 Eylül Faşizmi 24 Ocak kararlarıyla besleniyordu…

Toplumun geniş kesimine hizmet veren sağlık kuruluşu SSK Hastaneleriydi. Bursa’da artan işçi, emekli sayısına karşın hastane yatırımı yapılmadı… SSK hastanelerinin kapsadığı kesim çok genişti; bu nedenle daha geniş yer verdim.

İkinci bir SSK Hastanesi’nin açılması için 2002 yılına gelinmesi gerekti. Şevket Yılmaz Hastanesi açıldığında kentin nüfusu 2 milyon 191 bine çıkmıştı. O da şehre yetmedi!

Aslında SSK hastanelerinin durumu Türkiye’nin bütün büyük şehirlerinde aynıydı…

SSK HASTANELERİ DEVLET HASTANESİNE DÖNÜŞTÜ.

Yüz binlerce insana şifa dağıtan ama bir yandan da zulmeden SSK Hastanelerinin 19 Ocak 2005 itibariyle kapatılarak devlet hastanelerine dönüştürülmesini halk büyük bir sevinçle karşıladı…

SSK’lı işçi ve emeklilerle aile efratlarına devlet hastanesinin kapısı açılmıştı.

Bu arada dünyada ve Türkiye’de neoliberal sistem rüzgardan tayfuna dönüşmüştü; tüm kamusal hizmetler kademeli ya da doğrudan satılarak piyasalaşıyordu.

Enerji dağıtım ve satışı, limanlar, köprüler, yollar, KİT fabrikaları, Merinoslar, demir çelik fabrikaları, kağıt fabrikaları rafineler satılıyordu…

Eğitim ve sağlıkta ise piyasalaşma kademeli olarak geliyordu; özel okullar ve özel sağlık kuruluşları her şehirde art arda açılıyordu!

MUAYENEHANELER KAPATILDI 19 Ocak 2005’te başlayan ve sonraki yıllarda muayenehanelerin kapatılmasıyla süren sağlıkta dönüşüm süreci yıllarca iktidar partisine seçim kazandıran en büyük artılardan biri oldu.

2005 yılından sonra Bursa’da ve tüm ülkede özel hastane sayısı hızla arttı.

Özel hastanelerde çalışacak hekim gerekiyordu. Muayenehanesi olan uzman hekimler özel hastaneleri tercih etmeyeceklerdi. Zaten çok para kazanıyorlardı! Zengindiler!

Hekimlere tam gün ve yarım gün uygulaması geldi. Tam gün çalışan hekimlerin performans adı altında ücretlerinde artış sağlandı.

Hekimler birer ikişer muayenehanelerini kapatmaya başladı. Zira tam gün çalışan hekimler yüzünden muayenehaneye gelen hasta sayısı azalmıştı.

2013 yılında kamuda çalışan hekimlerin muayenehaneleri kapatıldı. Sistem doktorların bireysel olarak zenginleşmesine izin vermeyecekti. Artık devreye büyük sermaye sahibi zincir hastaneler girmişti.

Muayenehanelerde zenginleşen doktorları özel hastane sistemine dahil etmek mümkün değildi.

Doktorların fakirleşmeleri gerekiyordu.

Kamu hastanelerinde uzman doktorlara muayenehaneleri kapattırmak için başta cazip kılınan performans ücreti sistemi de 5, 6 yıl içerisinde eridi gitti.

Kamu hastanelerinde çalışan uzman doktorlar eskisine göre gelir azaldıkça özel hastanelere geçmeye başladı.

UZMAN DOKTOR AZALINCA SORUNLAR BAŞLADI

Kamu hastanelerinde uzman doktor azalınca geride kalanlar 5 dakikada bir hasta bakmakla yükümlü kılındılar. 

Hastalar MHRS sisteminden randevu alamıyor, o nedenle poliklinik hastaları da acil servislere yığılıyor. Acillerde durumu ağır olan hastalara yığılma yüzünden hızlı triyaj uygulanamıyor.

Hastalar acil servislerde yardımcı eleman yetersiz olduğundan ya da yoğun bakım ve servis yatak sırası için sedyede bekletiliyor.

Halk kamu hastanelerinde nitelikli sağlık hizmetine erişemiyor… Parası olan özel hastaneye gidiyor, olmayan da!... Kredi çekip özel hastanede ameliyat olan çok sayıda insan tanıyorum…

Öte yandan… Sağlıkta şiddet arttı; her kademeden sağlık çalışanı sözlü, fiziksel şiddete maruz olmakla kalmayıp öldürülmeye başlandı!

Doktorlar yüksek eğitimliydi, ama artık zengin değildi; günümüzde her şey parayla ölçülüyordu.

Artı “Giderlerse gitsinlerdi!..”  Vatandaş sistemden kaynaklanan sorunlardan doktorları sorumlu tutuyordu.

Kamu hastaneleri kan kaybediyordu; özele geçişler, yurt dışına gidişler arttı.

Kamu hastanelerindeki doktor ve hemşireler hastalardan ve yakınlarından korkarak çalışmaya başladı.

Nereden nereye geldik! Ölü ve dirilerini hastanelerde rehin bırakıp da sesini çıkartmayan hasta yakınlarını; doktor, hemşire döven, öldüren insanlara dönüştüren süreç…

İşin özeti sağlığın piyasalaşmasıdır…  

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI