Kader miydi? Kesinlikle hayır. Neydi o zaman? Tek cevap, “Cehaletin bedeli.” Yıllardır ders almadık, ibret almadık. Bugün de değişen bir şey yok.
Deprem ülkemizin gerçeği. Binlerce insanımızı kaybettik. Geçtiğimiz çarşamba tüm medya kuruluşlarında aynı sloganlar, “Unutmadık, unutmayacağız! Sesimi duyan var mı?”
İyi de ne yaptın kardeşim? Bir daha canlar gitmesin, yeniden günahsız çocuklar ölmesin diye tedbir almak için elinden geleni yapmıyorsan, her sene “unutmadık” demenin faydası ne?
17 Ağustos Depremi 1999’da oldu 18 bine yakın can gitti. O günden bugüne 5’ten büyük şiddette 38 deprem yaşandı. En son İzmir dahil yüzlerce yeni can kaybedildi. Ne yaptık biz?
31 Mayıs 2012’de ilk ciddi adım, eksiklerine rağmen Kentsel Dönüşüm Yasası diye bilinen 6306 Sayılı Yasa yürürlüğe girdi. Çok güçlü siyasi mesajlar da verildi. Ancak organizatör olarak dahi belediyelerin büyük bir kısmını harekete geçiremedi.
Devlet müteahhidi TOKİ ise her yıl yaptığı ortalama 50 bin daireyi yapıp, pazarlamaya devam etti. Bir sayın bakan, “yılda 500 bin daire yapacağız” demişti, değişti, yeni gelen, “300 bin yapacağız” dedi. Yazık ki bilimsellikten uzak, bir hesaba, kitaba dayanmayan siyasi açıklamalardı. Kaldı ki kentsel dönüşümün yalnızca daire yapmak olmadığını anlayamadık.
Bir kıpırdanmanın olduğu yerlerde ise hareket tamamen ranta dönüktü. En büyük yanlışı da müteahhitler yaptı. Rantı yüksek alanlarda, yasanın sağladığı avantajlar ve belediyelerden aldıkları ilave emsaller ile vatandaşa yüksek paylar önererek yüksek kazancı hedeflediler. Tam anlamı ile bindikleri dalı kestiler. Bunun sonucu, rant cazibesi olmayan alanlarda, neredeyse tamamı çürük konut sahipleri başlangıçta canını kurtarmak amaçlı, “Cebimden en az çıkarak evimi nasıl dönüşüme sokabilirim” düşüncesinden, “Evimi yenilersin üstüne ne vereceksin?” düşüncesine geldiler. O andan sonra da “müteahhit ya da belediye neden bana bedava sağlam ev yapsın?” şeklinde düşünen kalmadı.
1999 Depremi’nden bu yana 23 yıl, yasanın çıkmasından bu yana tam 10 yıl geçti. Yılda 300 bin yapılabilse idi, 23 yılda 7 milyon, son 10 yılda ise 3 milyon konut yenilenmiş olacaktı. Türkiye’de sisteme dayalı konut sayısının 40 milyon olduğunu ve bunun yüzde 30’unun çok acil değişime muhtaç olduğunu varsayar isek 12 milyon konutun en az yüzde 25’inin 1999’da başlasa idik ise yüzde 60’ının dönüşümünü bitirmiş olacaktık.
Her alanda cehaletin bedelini ödemeye devam ediyoruz. Bugün hala Türkiye’nin acil ihtiyacı boyutunda, gerçek anlamda bir kentsel dönüşüm projesi uygulamada değil. Gündemde dahi değil. Bu bakış açısı ile olabileceği umudu da yok. Yine de küçük çapta projeler yok değil.
Uzman görüşleri ortak. Yakın bir gelecekte, ısrarla kirletmeye devam ettiğimiz Marmara’da 7 şiddet üzerinde bir deprem bekleniyor. Bu durum uzun süredir konuşulmasına rağmen geçen Çarşamba “unutmadık” demek çok sıradan, samimiyetten uzak gelmiyor mu? Bunu da unutmayalım, “Deprem öldürmez, çürük bina öldürür.”