Dijital dünyada sınırlar da olmadığına göre, başka bir ülkede var olan tasarımı ülkemize uyarlayıp kullanmak çok sık başvurulan bir yöntemdir. Ancak, bir tasarımın kamuya sunulmasından itibaren on iki ay içinde tescil imkanı olması da, bu tasarımların tescil ettirilmesini engeller (haksız tesciller ve tescilin hükümsüzlüğü davalarını ayrı tutuyoruz). Tasarımı tescil ettirmediğinizde kamuya sunmadan itibaren üç senelik korumaya sahip olursunuz, ancak onun koruma kapsamı ve koşulları farklıdır; örneğin, ilk defa yurt içinde kamuya sunulmuş olması gerekir.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun tasarım hükümlerinde istediğimiz çözümü bulamadığımızda ise, Türk Ticaret Kanunu’nun Haksız Rekabet hükümleri devreye girer. Zira kanuna göre “başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan” fiillerde bulunuyorsak, haksız rekabetten dolayı yükümlülüklerimiz doğabilir.
Ancak konu bu kadar siyah-beyaz değil. Konu üzerine bazı Yargıtay kararlarının ışığında kafa yoralım:
“Haksız rekabetin varlığı için; ilk defa yurtdışında piyasaya sunulan ve Türkiye’de de herhangi bir tescilli sınai hak ile korunmayan tasarımın uygulandığı ürünün, Türkiye’de ilk kez piyasaya sunulup, büyük emek ve para harcanarak tanınmış olması yeterli olmayıp, bir başkasının bu emek ve tanınmışlıktan haksız surette yararlanmaması ve iltibası önleyecek tedbirleri alması gereklidir.” Yargıtay’ın bu kararına göre, yurtdışından bulunan yurt içinde tescili olmayan tasarımda taklit olmadığını gösterecek emareler ve tasarım unsurları kullanırsanız, haksız rekabet iddiasıyla karşı karşıya kalma ihtimaliniz azalıyor.
“Yurtdışında daha önce tescil edilmiş bir tasarımı, her ne kadar aralarında bir takım farklılıklar da olsa, genel izlenimde ve bilgilenmiş kullanıcının algısında belirgin derecede yakınlık gösteren şekilde yurtiçinde tescil ettirmek, kötü niyetli bir tescil hareketidir. Zira tescil sahibinin bulunduğu piyasada önceden kamuya sunulmuş ürünler hakkında yeterli derecede bilgiye sahip olduğunun kabulü gerekir.” Yargıtay bu kararında; sektör oyuncusunun yurtdışından tasarım bulup yurt içinde belirgin şekilde yakınlık gösterecek şekilde tescil etmesini kötü niyetli buluyor.
Oldukça güncel sayılabilecek bir Yargıtay kararına göre de; yurtdışında önceden kamuya sunulmuş ve Türkiye’de tescil de edilmemiş bir tasarımın haksız rekabet hükümlerince korunabilmesi için, bu ürünü Türkiye’ye getiren girişimcinin bu ürün için yüksek çaba sarf etmiş olması yetmez, ihlal sayılması için aynı zamanda ortalama tüketici kitlesinde karıştırılma ihtimalinin de bulunması gerekmektedir: “İlk defa yurt dışında kamuya sunulmuş, belli bir süre sonra Türkiye’de ticarete konu edilmiş ve tescile dayalı koruma tercihinde de bulunulmamış tasarımlar yönünden, tasarıma konu malların bir başkasınca üretilmiş ve piyasaya sunulmuş olması halinde, sadece tasarımın orijinal, davacı ile özdeşleşmiş ve büyük emek ve çabalarla tanıtılmış olması, bu davranışın haksız rekabet olarak nitelendirilmesine yeterli olmayıp, ayrıca onu üreten işletmeler arasında, ortalama tüketici kitlesi nezdinde karıştırılma ihtimaline de yol açılması gerekir.”
Dolayısıyla tasarım tescilleri oldukça önemli olup, düzenli şekilde diğer tasarım tescilleri de kontrol edilmelidir. Zira haksız ve iptal edilebilir tasarım tescilleri de oldukça yaygındır.