“Enflasyon var ama biz her kesime bir şeyler veririz ve gemiyi yürütürüz” politikası tükenmiştir.
Hayat pahalılığı insanların moralini bozarken, iş dünyası kurtuluş yolu olarak devamlı hizmet ve ürünlerine zam yapmayı görmektedir. İnsanlar doğru düzgün maliyet hesabı yapamadığı ve risklerden çekindiği için bir yıl önce düşünülemeyecek rakamlar etiketleri süslemektedir.
Fiyat istikrarının bu denli bozulduğu bir ortamın alınan kararlarla daha da bozulmasına destek olunduğuna şahit olmaktayız.
2018’de negatif faiz uygulamasının TL üzerindeki ilk etkisinin ardından stokçulara savaş açıldığını hatırlıyoruz. Bugün sistem tamamen stokçuların lehine dönmüş durumdadır. İnsanlara “döviz tutmayın, bozdurun” diye rica ederken bugün döviz tutanı ödüllendirmek gözlerde ışıltıya neden olacak bir mutluluğun nedenidir.
Yıllardır uygulanan ekonomik sistem mısırdan, ete, pirinçten, pamuğa, kriptodan gayrimenkule, alüminyumdan bakıra akla gelecek her şeyde spekülatif ataklara neden olmuştur. En son borsada yaşanan spekülatif atağın da sebebi budur. Peki bu uygulamaların sonucu ne olmuştur? Bugün işi olan bir insan bırakın ev-araba sahibi olmayı, evine gıda götüremeyecek duruma gelmiştir. Şirket sahipleri rakamlar katlandıkça kullanmak zorunda oldukları kredileri döndürmek için akla gelmeyecek yollar aramaktadır.
Dahası bugün dünya tarihinde pek görülmeyecek bir durumla karşı karşıyayız. Geçtiğimiz haftalarda borsada yaşanan spekülasyon sonrasında Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası’nda banka hisselerinin sözleşmelerinin 30 Eylül’de nasıl kapanacağı tartışılmaktadır. Bir şekilde bu zarar karşılanacak ve piyasanın çalışması sağlanacaktır. Önümüzdeki haftalar belki bu zararın nasıl karşılandığı ülkenin önemli bir gündem maddesi olabilecektir.
Bu içerikte haber ve yazılar medyada pek yer alamamaktadır. Aldığı takdirde de kıyıda köşede kalmasına özen gösterilmektedir. Piyasa karar aşamasına yaklaşırken içerisinden geçtiğimiz dönemin kayda geçmesi önemlidir. Basının öncelikli görevi de bu olmalıdır.