?>

10 Kasım’da şehir kasımpatı kokardı…

H. Gül KOLAYLI

2 yıl önce

2020 ve 2021 yıllarında tüm milli bayramlar gibi 10 Kasım Atatürk’ü Anma törenleri de Kovid-19 engeline takılmıştı…

Bu yıl milli bayramlar da, 10 Kasım Atatürk’ü anma törenleri de herhangi bir engele takılmadı….Dünyada 19., 20, yüzyılda ortaya çıkan düşünce hareketleri ve ideolojilerin temsilcileri, ülkeleri dönüştüren önderler arasında Atatürk kadar düşünceleri, fikirleri benimsenen, sevilen, sayılan bir başka lider daha yok!

Aradan 84. yıl geçmiş! Yurdum insanları 10 Kasım saat 9’u 5 geçe, tarlada, inşaat tepesinde, madende, trafikte, işyerlerinde, okullarda her yerde saygı duruşuna geçiyor…

Siz tarlasındaki insana, çöp toplayan çocuğa, inşaatın tepesindeki gurbetçi emekçilere, maden işçilerine sevmedikleri, saymadıkları biri için saygı duruşuna zorlayabilir misiniz?

İznik’te zeytin ağacının tepesindeki kadınlar inip 9’u 5 geçe saygı  duruşuna geçiyorlar…

Z kuşağına bakın… Tüm anketler, tüm kamuoyu araştırmaları Z kuşağının büyük bir çoğunlukla Mustafa Kemal Atatürk’ü sevdiğini gösteriyor…Bu kuşağın en belirgin özelliklerinden biri de otorite ve dayatma kabul etmemesi… Yani zorlamayla olabilecek bir sevgi asla değil…

Üstelik de Z kuşağının eğitim öğretim sürecinde okul kitaplarındaki müfredatta Atatürk ile ilgili pek çok konuya yer verilmedi…

Bu durum, Atatürk’ü Türk halkının toplumsal hafızasından silmek isteyenleri çok şaşırtan “Neyi yapmadık da, böyle bir tablo oluştu?” dedirten bir dunum olsa gerek. Belki de aslı sorgulamaları gereken tam tersidir…

Toplumun, yeni neslin zihninden Atatürk’ü silmeye, Atatürk’süz hurafelerle dolu Çanakkale tarihi oluşturmak, cuma hutbelerinde Milli bayramlarda Atatürk’ü hiç anmamak, okul kitaplarında az yer vermek yetmedi….

Z kuşağı böyle bir ortamda büyümesine karşın kendi rotalarını Atatürk’ün yolunda çizdiler…

Görünen o ki, bizim kuşağın ders kitaplarındaki öğretileri okumamak, Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gitmeyi kendilerinin bulmasını sağladı…

Toplumları bir arada tutan ülküleri vardır; Mustafa Kemal Atatürk de bu toplumun çimentosudur…

Bizim çocukluğumuzda 10 Kasım’larda bütün şehir kasımpatı kokardı… O yıllarda kasımpatılar şimdiki gibi hibrit yani melezlenerek çoğaltılan, dolayısıyla börtü böceği çekmek için kokuya ihtiyaç duymayan, çok renkli çiçek değildi….

Biz çocuklar, 10 Kasım’da elimizde çiçeklerle giderdik okula.Atatürk büstünün bulunduğu alan çiçeklerle süslenirdi. Saat 9'u 5 geçe sirenler çalmaya başladığında şehir sessizleşir, insanlar nerede olursa olsun saygı duruşunda bulunurlardı.

İlkokul birinci sınıftaki kitaplardan Atatürk ile ilgili aklımda kalan resim hep aynıdır. Bir tarla, bir korkunç saman korkuluk, kargalar!“Dayısının tarlasında kargaları kovalayan çocuk” bunu ezberlemiştik. Annesi, babası, doğum tarihi, doğduğu yer, bunları ezberlerdik…

Biz Atatürk’ü sevmeyi öğretmenlerimizden, işgal yılları ve Kurtuluş Savaşı’nın canlı tanıkları olan aile ve komşu büyüklerimizden öğrendik…

Bize ve bizden sonraki nesillere Kurtuluş Savaşı sürecini, Atatürk devrimlerini ezberlettiler ama içeriksizdi… Atatürk’ün görüşleri, milli mücadelenin safhaları yoktu. İlkokul ve ortaokul hatta lise yıllarımda bile Atatürk’ün Nutuk diye bir kitap yazdığını, Atatürk’ün pek çok kitabı kaleme aldığını, binlerce kitap okuduğunu hiç bilmiyorduk. Bugünün hurafeli Çanakkale tarihinin bir başka versiyonu olan hamaset dolu, gardrop Atatürkçülüğü öğretisi verildi…

Ezberci resmi tarih dayatmasıyla, milli mücadele tarihi, Cumhuriyet’in kuruluşu, kuruluş felsefesi, ülkenin dönüşümü, değişimi ezberletildi… Öz yoktu, hele de"Tam bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık" hiç yoktu! Tam bağımsızlık adına atılan adımlarda Merinos ve diğer milli fabrikaların kuruluşunu hiç okutulmadı, anlatılmadı bile!

Peki, bunları tarihimizden kim silmişti? Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülük ettiği Milli Eğitim sistemine ne olmuştu?

1938'den 1946 yılına kadar Millî Eğitim Bakanlığı yapan, Atatürk'ün izinden giderek meslek liseleri, teknik üniversitelerden konservatuvarların kurulmasına, Köy Enstitüleri'ne dek eğitimde pek çok reforma, yeniliğe imza atan Hasan Ali Yücel'in emekleri neden zayi olmuştu?

Emperyalizm, savaşla başaramadığını kültür emperyalizmini devreye sokarak nasıl becermişti?

2.Dünya Savaşı sonrasına gidelim. Nazi Almanya’sı yenilmiş, dünya yeniden paylaşılmıştı. Sovyetler Birliği Bulgaristan, Macaristan, Yugoslavya, Polonya, Çekoslavakyave Almanya’nın doğusunu kontrolü altına almıştı.

Amerika eski Nazi istihbaratçılarından oluşan bir istihbarat ve casusluk ağı kurmuştu… Soğuk savaş dönemi başlamıştı. ABD Dünya genelinde gelişmekte olan ya da kurtuluş mücadelesi veren sömürge ülkeleri kontrolüne almak için Truman Doktrini ve Marshall Yardımını devreye sokmuştu…

1947 yılında Türkiye’de CHP iktidardaydı… Çok partili sisteme geçilmiş ve Demokrat parti kurulalı 1 yıl olmuştu.

Amerika Türkiye'ye elindeki savaş artığı eski model silahları satmak için 10 milyon dolar kredi vermeyi önermişti.

Anlaşma 27 Şubat 1947 yılında Kahire'de imzalanmıştı. Yoksul ülkeler kredileri ödeyemiyordu. Türkiye de kredi ödemelerini aksattı…Ülkeler parayı ödeyemeyince ABD,  güya ülkelerin gelişimini desteklemek adına, o ülkelerin eğitimine, kültürüne dolayısıyla da geleceklerine ipotek koyuyordu.Borcunu ödeyemeyen Türkiye Fulbright Antlaşması 27 Aralık 1949 tarihinde imzalandı.

Antlaşmayla Mustafa Kemal Atatürk'ün kurucusu olduğu Türk Milli Eğitimi'nin milli yanı tasfiye edilmeye başlandı...

Senator J. William Fulbright'ın projesi olduğundan "Fulbright Antlaşması" olarak anılıyordu.

Anlaşmanın 5. maddesine göre 8 kişilik komisyonun fahri başkanı ABD Büyükelçisi'ydi; 4 Amerikalı, 4 Türk üyeden oluşan komisyonda kararlarda oylar eşit çıkarsa son kararı ABD Büyükelçisi veriyordu.

1949 yılında Türk Milli Eğitim sisteminin Amerikalı uzmanların karar verme yetkisine sahip olduğu bir komisyona teslim edilmişti…

1950 yılında Demokrat Parti iktidara gelince Fullbright komisyonu daha da güçlendi. İlk iş köy enstitüleri kapatıldı.

1950-1960 yılları arasında çoğu ajan olan Amerikalılar uzman ve danışman kadrosu adı altında Milli Eğitim'e yerleştirildi.

 1949'da Fulbright Antlaşması'na atılan imzayla başlayan eğitimin milli yanının tasfiye edilmesi süreci bu dönemde hızlanarak pekiştirildi...

Milli eğitimin gayri millileştirilmesi operasyonu başlamış oldu…

Amerikalı uzmanlar rapor üstüne rapor yazıyordu. Ders içerikleri değiştiriliyor, en fazla operasyona yapılan ders ise tarihti!

Cumhuriyet'in kuruluşu ve Milli Mücadele tarihi, Atatürk ile ilgili kısımlar tırpanlanmış, yeniden yazılmıştı. Şekilci, gardırop Atatürkçülüğünün temelleri atıldı, kitapları yazıldı!

İşte bizim kuşağın ilkokul 1. Sınıftaki Atatürk ile ilgili ilk bilgilerinin ürkünç bir saman korkuluk görseli ile “Dayısının tarlasında kargaları kovalardı” olmasının ve gardırop Atatürkçülüğünün nedeni budur….

Belki de Z kuşağının beyni bu bilgilerle doldurulmadığından kendi kendilerine Atatürk’ün yolunu bulabildi…

Psikolojide “önceden edinilen yanlış bilgi ve yanlış öğreti; doğru yeni bilgilerin edinilmesini zorlaştırır’ kuralı vardır…

Okul kitaplarından mevcut yanlış yönlendirmeli bilgileri eksiltilmesi, doğrularına yer açmış oldu…Yani mevcut iktidar 20 yıldır gençlerin Atatürk’ü sevmeleri, tanımaları, anlamaları adına iyi bir şey yaptı….

YAZARIN DİĞER YAZILARI