Alacağın devrinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmasına bağlı olup, aksine olarak, kanun veya mahkeme kararı gereğince alacağın devri, herhangi özel bir şekle bağlı değildir (TBK m.184-185). 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183/I inci madde fıkra hükmüne göre; “Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklı, borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir.”
Bu düzenleme çerçevesinde, ilke olarak, dayandığı hukuki sebep her ne olursa olsun, tüm alacak hakları devredilebilir. Örneğin; sözleşme ile vekaletsiz iş görmeden doğan her türlü alacak hakkı, devrin konusunu oluşturabilir. Bununla beraber istisnai olarak, bazı alacakların devri, kanundan, sözleşmeden veya alacağın niteliğinden kaynaklanan bir sebep, engel teşkil edebilir. Nitekim, alacağın iradi devrine, diğer sebepler dışında, kanun da engel olabilir (TSK m.183/I). Dolayısıyla, alacağın devrinin konusu, sadece devrine engel bulunmayan alacak hakları oluşturabilir. Diğer bir anlatımla, alacağın devrinin söz konusu olabilmesi için, kanundan, sözleşme veya alacağın niteliğinden kaynaklanan bir devir engelinin olmaması gerekir. Devir yasağı sözleşmesi, alacaklı ile borçlunun, açık veya örtülü iradelerini, karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur (TBK m.1). Taraflar, bu sözleşmenin içeriğini kanunla öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler (TBK m.26). Alacağın niteliğinden veya kanundan kaynaklanan devir engeli dışında, alacaklı ile borçlu arasında alacağın devrinin engellenmesi konusunda bir sözleşme veya sözleşmede öngörülen devir engeli koşulu bulunması, alacağın devrine engel oluşturabilir. Bu durumda alacaklı, alacağını üçüncü bir kişiye devredemez.
Uygulamada, alacağın devri konusunda zaman zaman bazı sorunlar yaşanmaktadır. Nitekim, TBK’nın 27/I inci madde fıkra hükmünde öngörülen emredici hükümden doğan devir engelleri, genel geçersizlik sebeplerini oluşturmaktadır.
Alacağın devri konusunda, diğer bir incelenmesi gereken ilgili önemli konu da devir yasağı sözleşmesidir.
Sözleşme ile devir yasağı, alacağın doğumundan önce veya sonra kararlaştırılabilir.
Devir yasağı sözleşmesi niteliği itibariyle, devre elverişli bir alacak hakkının devrinin engellenmesi konusunda alacaklı ile borçlu arasında kurulur. Bu hukuki işlem sonucu, alacaklının, devir konusundaki tasarruf yetkisi sınırlandırılmış olur (TBK m.183/II). Ancak, devir yasağı sözleşmesinin konusu olan alacağın niteliği devre elverişli değilse, söz konusu alacak için devir yasağının kararlaştırılması, alacaklının devir konusundaki tasarruf yetkisini kısıtlanmaz. Örneğin; işçi, ücret alacağının en çok dörtte birine kadar olan kısmını serbestçe devredebilecektir (İşK m.35). Keza, TMK’nın 25/IV üncü madde fıkra hükmüne göre; “Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; miras bırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez.”
Borçlu rıza vererek sözleşmeye aykırı devir işlemini geçerli hâle getirebilir; fakat devrine borçlu tarafından bir defa rıza verilmekle, alacak hakkı devir yasağı ile kısıtlı olmaktan kurtulup devredilebilir bir hakka dönüşmez. Devir yasağı sözleşmesine aykırı bir alacak devri için borçlunun açıkladığı rızanın hukuki etkisi, askıda hükümsüz durumdaki somut bir devir işlemine geçerlilik kazandırmaktan ibarettir; devir yasağını tamamen ortadan kaldıran bir etki meydana getirmez.1 Dava konusunun devri ile alacağın devri (temliki) birbirinden farklı olup, uygulamada sıkça rastlanılmaktadır. Konu ile ilgili örnek niteliğinde Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 12.02.2018 Tarih, 2016/2945 Esas ve 2018/534 Karar sayılı İçtihat Metni şöyledir; ” Dava, davacı yüklenici şirket ile davalı iş sahibi ... arasında imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı 20.05.2013 tarihinde düzenlenen temlikname ile davayı açan yüklenici şirket dava konusu alacağı işleyecek faizleri ve tüm fer’ileri ile birlikte ...’na temlik etmiş, temlik alan ... vekili 07.05.2014 tarihli celsede temliknameyi mahkemeye ibraz ederek alacağın tahsilini talep etmiştir. (…)
Somut olayda dava 20.05.2013 tarihinde harcı ödenerek yüklenici İnter As İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından açıldıktan sonra, 20.05.2013 tarihinde düzenlenen temlikname ile ..... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/502 Esas sayılı dosyasında dava konusu yapılan alacaklar dava ve talep hakları ile birlikte üçüncü kişi ...’na devredilmiştir. Söz konusu belgenin başlığında temlikname yazılmış olmakla birlikte dava açıldıktan sonra yapıldığı ve içeriğinde temlik alanın davaya konu edilen hak ve alacakları işleyebilecek tüm faizleri ve ferileri ile birlikte almaya ve ahzu kabza yetkili olduğu belirtildiğinden, dava konusunun devri belgesi niteliğindedir. Davacı yüklenici şirket tarafından dava açıldıktan sonra dava konusu (müdahil) ...’na devredilmiş olduğundan ... davacı yüklenici şirket yerine geçmiştir.
Bu durumda mahkemece dava açıldıktan sonra dava konusu hak ve alacakların tamamı ...’na devredildiğinden, HMK’nın 125/2. maddesi gereği dava açan yüklenici şirket yerine geçtiği, aktif dava ehliyeti bulunulduğu ve davaya kaldığı yerden devam edilmesi gerektiğinden işin esasına girilip taraf delilleri toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.”2
Ailenizle birlikte esenlik ve mutluluklar diler, en içten saygılarımızı sunarız.