Depremle ilgili herkes bir şeyler söylüyor. Fikri olmayan insan yok gibi.
Yer bilimciler, afet uzmanları, inşaatçılar, mimarlar, mühendisler konuşmayan yok.
Kimi depremin yıkıcılığı, kimi kolon-kirişleri, kimiyse zeminlerle ilgili beyanlarda bulunuyor.
Efendim, yandaki bina ayaktayken yanındaki neden yıkılmış, müteahhit malzemeden çaldığı için mi?
Aynı bina için sıvılaşmadan nedenini öne sürerken diğeri alt kattaki markete sorumluluğu attığına şahit oluyoruz.
Başka bir bina için yıkımın sebebi olarak depremin ivmesinin karşı konulamaz etkisi gösterilirken, aynı bina için yeteri kadar bodrum katı yapılmamasının binayı yıktığını savlayanlara rastlıyoruz.
Tüm bu yorumlar fotoğraflara, kamera kayıtlarına bağlı yapılmaktadır. Kavramlar öyle karışmış durumdadır, akıllar durmuştur.
Beyan edilenlerin bir kısmı doğru olsa da tümüne bakıldığında ortada anlamsız bir sürü ifade mevcuttur.
Depremin bir binadaki yıkıcılığı bir cümleyle açıklanabilir bir şey değildir.
Yıkılmayacak bir yapı yapmak istiyorsak malzeme seçiminden başlamak durumundayız. Acaba betona bağımlılığımızı azaltılabilir mi?
Neden dünyanın en önemli deprem riski olan bir ülkesinde beton dışında bir yapı yapılmaz? Depremle beton altında yıllardır insanlarını kaybeden bir toplum hala neden beton bağımlılığını sonlandıramaz?
Sıvılaşan alanlarda betondan yapılmış bu kadar ağır yapıların ayakta kalması nasıl beklenir?
Sadece beton malzeme mi bu noktada sorun olan? Hayır, beton yapı imalatında çalışan işçiler değil mi sonuçta o kalıbı yapan, betonu döken, demiri bağlayan?
Artık Türkiye’nin yapı malzemesi ve tekniğini tartışmasının zamanı gelmiştir. Anlamsız ifadeleri artık bir yana bırakalım.