?>

Asgari ücrette artış ne zaman?

Meftun TAYAN

2 yıl önce

Asgari ve askeri kelimesi toplumumuzda karıştırılır. Geçenlerde önemli bir kurumu temsil eden şah­sın inatla asgari kelimesini “askeri, askeri” diyerek vur­gulamaya çalıştığına şahit olduk. Asgari kelimesi Arapçadan dilimize geçmiş, kökeni o dilde “aşğar”, “daha küçük, en küçük” anlamını taşıyan bir sözcüktür. Bu kelime ülkemizde en düşük ücretin tarifi için kulla­nılmaktadır. Batı ülkeleriyse en düşük ücreti ifade eder­ken, bırakın başka dillerden kelimeleri kullanmayı en açık şekilde “minimum ücret” sıfat tamlamasını tercih ederler.

Hatırlanacağı üzere, ülkemizde 31 Aralık 2021’de 2825 TL olan asgari ücret 01 Ocak 2023’te 8506 TL’ye yükseldi. Bu ücret açıklanırken iktidar sahipleri gerek olması durumunda yıl içerisinde yeniden bir düzen­leme yapılabileceğini ifade etmişti. O günden beri vatandaşın asgari ücretin yıl içerisinde ar­tacağı noktasında bir beklentisinin olduğu bi­linmektedir.

2021’in son çeyre­ğinde yıllardır uygula­nan negatif faiz dönemini taçlandıracak tam bir çılgınlık seviye­sine ulaşıldı. Geçtiğimiz yıl içerisinde tahmini olarak en az eksi %200 negatif faiz uygulama­sıyla tüm sosyo–ekono­mik dengeler bozuldu. Her şeyin fiyatı roket hızında yükseldi, maaşlara da sü­rekli zam yapılması durumunda kalındı.

Bir takım şanslı vatandaşlar özellikle kamu bankala­rından sağladıkları kredi imkanlarıyla tarihte görülme­miş servetler elde ettiler.

Bugün enflasyon hala yüksek seviyesini korumakta­dır.

Türkiye genel seçimlere giderken ülkeyi yönetenler seçimi yeniden kazanabilmek için “helikopterden para atmaya” başlamıştır. EYT’ den sonra en düşük emekli maaşlarında yapılan artış sadece bazı örneklerdir.

Son günlerde asgari ücrette yeniden bir artıştan bahis edilmeye başlanmıştır. Kulislerde net on bin, on bir bin beş yüz TL’lerin konuşulduğu yazılıp çizilmekte­dir.

Tüm bu haberler ortada dolaşırken insanların mevcut ekonomik dinamikleri kabullendiği görülmektedir.

Ultra negatif faiz, hiperenflayon, sonsuz para basımı sürecinin rahatsızlık yaratmadığı anlaşılmaktadır.

Oysa stokçular, rekabete açık olmayan işler, kamu fonlarına ulaşma ayrıcalığı olanlar ve zam yapma im­kanı olan faaliyetler dışında herkesin kaybettiği bir or­tamı yaşıyoruz.

Bu kısır döngüden kurtulamadığımız noktada ne mutluluk üretebiliriz ne de refah…

YAZARIN DİĞER YAZILARI