Bir bayramı daha geride bıraktık…
Bizim kuşak bayramlarda bir miktar hüzne bulanıyor… Eski bayramlar çok mu görkemliydi, çok mu güzeldi…
Şimdiyle karşılaştırdığımızda kesinlikle evet…
Komşuluk vardı… Öylesine güçlü bağlar oluşurdu ki, kimi zaman akrabadan yakına düşerdi…
Her anlamda çoktuk… Çocuklar çoktu; hem akrabalarda, hem de komşularda yani sokakta…
Akrabalar çoktu, gidip gelme çoktu, komşular çoktu…
Fakirlik, yokluk o zaman da çoktu… Ama bugünkü kadar yakıcı mıydı, bilemedim.
Komşusu açken tok yatmayanlar çoktu…
Kız çocuklarının hayali marka ayakkabılar falan değildi. Hayallerin süsü bir çift kırmızı rugan ayakkabıydı…
Bayram sabahı yeni giysilerimizi giyerdik. Önce anne ve babamızın elini öperdik. Ayakkabılarımızı ayağımıza geçirir ve ilk önce Haççanımteyze’nin (Hatice Hanım Teyze) elini öpmeye giderdik. Ardından Remziyanımteyzeler, Zülbiyanımteyzeler, Ulviyanımteyzeler ve Saimehanımteyzeler’e giderdik el öpmeye…
Şekerler, bayram harçlıkları, mendiller toplanırdı…
Kirişçi kızının anneleri, nineleri Hanım Teyze, baba ve dedeleri Bey Amca idi… Çocuklar hep öyle derdi. Anne ve babalarından öğrendikleri böyleydi… Saygı artı sevgi dolu bir ilişkiydi… Ara sıra kavgalar da olurdu, sokağın yaşlıları araya girer barıştırırdı…
Kesilen kurbanlar dağıtılırdı. Bizim evde benim görevimdi. Eve azı bırakılırdı. Akrabalar gelirdi, akrabalara gidilirdi…
Bizim ve bazı komşularımızın kurbanını Mahmut Enişte keserdi.
Hepsi de artık yok. Nurlar içinde yatsınlar… O yılların çocukları artık şimdiki zamanın yaşlıları oldu…
Artık bayramlar insanlar için tatil anlamına geliyor… Hele de birleştirilerek uzatılmış olanlar, en çok kamu çalışanlarına tatil oluyor. Fabrikalar üretime devam ediyor. AVM’ler, zincir marketler, mahalle esnafı çalışmayı sürdürüyor…
Yaşadığım mahalle, emekçi, emekli yoğunluklu olduğundan bayramda sokaklar boşalmadı…
İnsanlar azan enflasyonla, azalan gelirleriyle tatil yapamadılar…
Komşularım arasında çocuklarıyla birlikte deniz ya da göl kenarına giderek çadır kurup kalanlar vardı. Karpuz, domates, peynir, zeytin, reçel ile idare etmişlerdi birkaç gün. (Çoğu yerde mangal yasağı olduğunu söylediler.)
Bursa Türkiye’nin zengini bol şehirleri arasında ön sıralarda yer alır. Kişi başına düşen gelir de yüksektir. Nüfusun yüzde 20’si şehrin varlığının yüzde 80’nine sahiptir…
Hani, Özlüce’deki, FSM’deki mekanları dolduranlar var ya… birileri de onlara bakıp bakıp, enflasyon yok, yoksulluk yok, abartılıyor, der durur ya!..
İşte onlar şehrin mutlu, varsıl azınlığıdır…
Yoksul çoğunluk klimasız konutlarında, pervanenin karşısında oturdu bayram boyunca…
Haa… Bir de artık insanlar bayram kutlamalarında hepten üşengeçleşti…
Sabit telefondan yapılan kutlamalar yerini cep telefonlarına bıraktı… Cep telefonlarında sesli aramaların yerini de WhatsApp ya da sosyal medyadaki toptan mesajlar aldı…
Bu bayrama damgasını, aslında hem maddi hem de manevi yokluk, yoksulluk vurdu…
Her şeye karşın dost okurların geçmiş Kurban Bayramı'nı kutlar ve sağlıkla nice bayramlara erişmelerini dilerim...